YAŞLILIK ÖNLEYİCİ GIDALAR

Cildinizi genç tutan yiyecekler

Soya filizi: Vücudun kendi hormonları kadar etkili. Cildi dolduruyor ve gerginliğini sağlıyor.
Ispanak, lahana: B vitamini bağ dokusunun sıkılığını destekliyor, selüliti önlüyor.
Yeşil çay: Serbest radikallere karşı önemli hücre koruyucu maddeler içeriyor ve böylelikle yaşlılığın doğrudan hücrelerde durdurulmasını sağlıyor.
Su: Hücrelerin ve bağ dokularının dolgu ve destek gereksinimini karşılıyor. Besinlerin hücrelere taşınmasını, atıkların da hücrelerden çıkışını sağlıyor.
Som ve ringa balığı: Vücudun acil ihtiyaç duyduğu ama kendi başına üretemediği doymamış yağ asitleri içeren bu balıklar, hücrelerdeki yaşlılık sürecini yavaşlatarak Anti-aging’de anahtar görevi görüyor.
Sarmısak: Bileşimindeki allizin maddesi kan dolaşımını harekete geçirerek cildi arındırıyor. Böylelikle cilt sağlıklı bir renge kavuşuyor.
Tavuk: Vücudun güzellik hormonları üretmek için ihtiyaç duyduğu yüksek değerde protein içeriyor. Ayrıca kolajen üretimini ve bağ dokusundaki liflerin yenilenmesini destekliyor.
Zeytinyağı: Soğuk preslenmiş hali sağlıklı yaşam için bire bir olan bu yağ, erken yaşlanma ve kırışıklıklar için mükemmel bir silah. Doymamış yağ asitleri hücreleri tehlikelerden koruyor.
Yumurta, süt: Dikkat çekici şekilde "niacin" maddesi içeriyorlar. Bu B vitamini depoları hücre yenilenmesi için vazgeçilmez olarak tanımlanıyor.
Rezene: Haftada birkaç kez sofrada olmalı. Kalsiyum zengini bu ot, ciltte su depolanmasını sağlıyor ve hücre yenilenmesinde görev alıyor.
Avokado: E vitamini açısından oldukça zengin. Böylece serbest radikallere karşı içeriden de etki ediyor.

SELÜLİT TEDAVİSİ




Selülite çare ısırganotu

Uzmanlar, ısırganotunun kan dolaşımını hızlandırarak, kadınların kabusu selüliti önlediğini bildirdiSağlıksız beslenme ve hareketsizlikten kaynaklanan selülitin en iyi ilacının ısırganotu olduğu bildirildi. Selülitin birçok hastalığın da davetçisi olduğunu kaydeden güzellik uzmanı İnci Soydan, suyun az tüketilmesi, kafeinli içecekler, kızartmalar ve yağın selülitin oluşmasında en büyük faktör olduğunu söyledi.Toksit birikimiBilinenin aksine selülitin sadece vücutta görüntü bozukluğu yaratmadığını belirten Soydan, 'Alınan aşırı yağ nedeniyle vücuttaki toksit maddeler dışarıya atılamıyor. Kan dolaşımı yavaşlıyor ve beraberinde siyatik, romatizma, uyuşma ve eklem ağrıları ortaya çıkıyor' dedi. Yaz kış demeden günde içilecek 5 litre suyun insan sağlığı açısından faydalı olduğunu vurgulayan Soydan, 'Bununla birlikte her gün en az 5 kilometre yürümek, ayak ve karın bölgesini çalıştıran egzersizler selüliti yok ettiği gibi ağrıları da ortadan kaldıracak' diye konuştu. Dolaşımı hızlandırırSelülit kremleri ve masaj aletlerinin yanı sıra kadınların kabusu olan selüliti ortadan kaldırmanın en iyi yolunun ısırganotu olduğunu ifade eden güzellik uzmanı İnci Soydan, 'Isırganotu metabolizmayı (Dolaşımı) hızlandırır. Demir açısından zengin ve ısıtıcı özelliği var. Bitkisel yağlarla (Zencefil, nane, kekik, tehnel yağı gibi) formüle edilen ısırganotu vücuttaki selülitli bölgeye sürülüyor. Isırganotu özünde taşıdığı cildi kaşındırma ve ısıtıcı özelliği ile selülitli bölgeyi harekete geçirip çözülmeyi süratle hızlandırıyor. Yüzyıllar öncesine dayanan bu tedavi yöntemiyle bir ay gibi kısa bir sürede kesin sonuç sağlıyor' şeklinde konuştu.

E vitamini ile selülite elveda
E vitamininin hücrelerde yağ ve su birikimini önlediği için selüliti engellediği bildirildi. Uzmanlar E vitamini bakımından zengin bir beslenme rejimi için taze ve işlenmemiş gıdalar tüketmemiz gerektiğini belirtiyor. E vitamini, zeytinyağı, ayçiçek yağı, soya yağı, erik, üzüm, kivi, kayısı, incir, fındık, ceviz, lahana, biber, maydonoz, yumurta ve süt ürünlerinde bol miktarda bulunuyor.

GINSENG


Amarican Ginseng

Also referred to as 'sang, ginseng grows in eastern hardwood forests, where it requires at least 5 years to reach reproductive maturity. Its popularity with consumers has driven the price of roots up, and raised concern about sustainability of the wild plant in its natural habitat.
Most of the ginseng consumed in the U.S. is commercially cultivated. However the popularity of wild roots in Asia encourages poaching of wild plants from public and private lands in the United States. International trade in American ginseng has been regulated since 1975 to protect wild populations.


Neanderthals lived from about 200,000 years ago until roughly 30,000 years ago in Europe and western Asia. They coexisted with modern humans for most of the period but then mysteriously vanished. Physical evidence of use of herbal remedies goes back some 60,000 years to a burial site at Shanidar Cave, Iraq, in which a Neanderthal man was uncovered in 1960. He had been buried with eight species of plants, seven of which are still used for medicinal purposes today.
On September 19, 1991, one of the most extraordinary discoveries of our Century took place in Austria’s Otzal Alps, when two hikers discovered an ice mummy preserved by freezing. The analysis of samples of organic tissues has determined that the Iceman lived between 3350 and 3100 B.C.
The Ice Man died approximately 5200 years ago. At death he was between 40 and 50 years old and suffered from a number of medical conditions. He turned into a mummy accidentally almost immediately by the freezing weather conditions that turned him into the Ice Man. The Ice Man's possessions have given scientists a better look at what life was during the Neolithic Age in Europe. Perhaps the most valuable possession, according to many scientists, was his “medicine kit,” two walnut-sized lumps of a birch fungus used as a laxative and as a natural antibiotic.

Patent Laws Drive Medicinal Development

The replacement of herbs with synthetic drugs is a relatively new phenomenon, less than a century old, born largely out of economic opportunities afforded by patent laws. Drug companies can't typically patent commonly used plants, but they can develop patented, proprietary synthetic drugs, often reaping billions in sales. Since the 1940's, chemists employed by pharmaceutical companies have developed novel synthetic molecules which have replaced plant medicines, and are sold both over the counter and by prescription.

Drugs Are Often Dangerous

The results of this synthetic drug explosion have been unfortunate. Today, drugs prescribed in hospitals constitute the number six cause of death among American adults. This exceeds deaths due to crack, handguns, and traffic accidents combined. Add to that figure the number of adult and child deaths attributable to over the counter and prescription drugs given outside of hospitals, and the figures are even worse.

Plant Medicines, Safer and Time-tested

Plant medicines are far and away safer, gentler and better for human health than synthetic drugs. This is so because human beings have co-evolved with plants over the past few million years. We eat plants, drink their juices, ferment and distill libations from them, and consume them in a thouand forms. Ingredients in plants, from carbohydrates, fats and protein to vitamins and minerals, are part of our body composition and chemistry.

Plants and Humans Share Similarities

Some compounds perform the same functions in plants and in the body. Natural antioxidant phenols in plants, for example, protect plant cells from oxidation, and often perform the same function in the human body. Our bodies recognize the substances that occur in plants, and possess sophisticated mechanisms for metabolizing plant materials.

Synthetic Drugs Are Foreign To The Body

The same cannot be said about synthetic drugs. These agents are most often alien to the chemistry of the human body, and are separate and apart from the careful crafting of evolution. Synthetic drugs often act in the body as irritants and toxins, upsetting the balance of whole systems, producing side effects that can be lethal. By contrast, the regular and judicious use of herbs to protect and promote health and as medicines to help treat common ailments is an enlightened approach to personal well-being.

Plants Can Be Dangerous Too

Plants can also pose a danger to human health. Drink a tea made from oleander leaves or chew a mouthful of foxglove and and you'll be dead in a hurry. On the other hand, if you use any of the thousands of healthful herbs that have been utilized as traditional medicines over the past few millenia, in dosage ranges that have been determined by centuries of trial and error, you are likely to benefit without side effects.

What Are Herbs?

The term "herbs" refers to plants or parts of them, including grasses, flowers, berries, seeds, leaves, nuts, stems, stalks and roots, which are used for their therapeutic and health- enhancing properties. Generations of skilled herbal practitioners, researchers and scholars have refined and tested the vast science of herbology, producing thousands of plant-based remedies that are safe and effective. The proper and judicious use of herbs is often successful in the treatment of illness when other, more conventional medicines and methods fail. Herbs can be used to cleanse the bowels, open congested sinuses, help mend broken bones, stimulate the brain, increase libido, ease pain, aid digestion, and a thousand other purposes. Topically, herbs can repair damaged skin, soothe a wound, improve complexion, heal bruises and relieve aching muscles. Herbs demonstrate great versatility for the treatment of a broad variety of health needs.

Drugs Of Plant Origin

Here are a few plants and plant ingredients used in many conventional drugs.
Senna alexandrina, a shrubby perennial native to Arabia, was introduced as a laxative to Europe by Arab physicians in the ninth century. Preparations of the plant and its cathartic pods are still widely used today in popular brands of drugstore laxatives.
Mentha (mint) species are the natural sources of menthol, an aromatic alcohol which is also known as peppermint camphor. Menthol is an active ingredient in topical preparations to relieve itching and as a mild local anesthetic to soothe soreness and ease muscular tension. Menthol is commonly used in lozenges for sore throats, and is added to inhalers to treat upper respiratory disorders and open congested sinuses. Peppermint oil, which can still be found in drugstores, is a centuries-old remedy for quelling an upset stomach.
Gaultheria procumbens, or wintergreen, is a source of methylsalicylate, which is widely used in topical ointments and liniments to relieve muscular pain, and for lumbago, sciatica and rheumatic conditions.
Papaver somniferum, the opium poppy, yields a sap of narcotic opium, from which the potent pain killer morphine is made. Seeds and capsules discovered in the four thousand year old archaeological remains of Swiss lake-dwellers suggest the use of the plant for its narcotic juice. In the eighth century Persian caravans bore both opium and its methods of euphoric use to India and China. In 1546 a French naturalist named Belon drew European attention to widespread opium abuse among Turks. Opium dens proliferated in Europe throughout the 1800's, while the opium trade became an enormous industry. Simultaneously, opium and its products heroin and morphine established themselves among drug users and in the field of medicine. Both uses continue to this day. In modern medicine, morphine and its analogues remain unsurpassed pain killers.

Digitalis purpurea, the purple foxglove, is a popular garden plant cultivated as a source of digitoxin, a cardiac drug which increases the strength of heart beat while decreasing its rate. The plant was recommended for medicinal purposes in the seventeenth century, and has appeared in the French Pharmacopoeia since its first printing in 1818. Digitoxin is used in the treatment of congestive heart failure and other cardiac disorders. Digitalis lanata, the woolly foxglove, is cultivated commercially as a source of digoxin, a cardiotonic used for the same purposes as digitoxin.
On a trip to Burma in 1930, an Indian named M. Manal discovered that elephants in captivity were often fed a particular type of root reputed to produce a calming effect. Intrigued, Manal brought samples of the plant back to India, where he conducted tests on its properties. The plant, Rauwolfia serpentina, named after famous 16th century German physician and explorer Leonhart Rauwolf, demonstrated both tranquilizing and anti-hypertensive properties. These effects were due to the presence of the alkaloid reserpine. In 1934 Serpina, the world's first-ever anti-hypertensive drug, was launched. Today reserpine is used both as an antihypertensive and as a sedative to relieve some types of psychiatric disorders.
Ecuadorian Cinchona pubescens , a fast-growing evergreen, as well as other species of cinchona, stand among the greatest life-saving medicines of all time. According to legend this plant was brought to light in the 1620's when Ecuadorean physician Juan del Vega used a Quichua native remedy known as "quina bark" on the Countess of Chinchon, wife of the Viceroy of Peru, who had contracted malaria, a potentially fatal disease caused by a protazoan in the stomach of the female Anopheles mosquito. The Countess recovered, and "quina bark" became known as "Countess bark." Word of the cure spread, and cinchona was popularized by an apothecary's assistant named Robert Talbor in the late 1660's. Over the next 150 years a huge trade in cinchona bark developed. In the early 19th century, the Dutch established cinchona plantations in Java. In 1820, quinine was isolated from cinchona, and a successful treatment for malaria was established. Today cinchona is cultivated in several tropical regions, and the approximately 10,000 tons of bark harvested annually yields 500 tons of quinine and related alkaloids quinidine, cinchonine, and cinchonidine.
Members of Columbus' second trip to the Americas in 1493 were the first to experience curare, a poison on the tips of arrows which killed them promptly. Sir Walter Raleigh, on his 1595 voyage up the Orinoco River encountered similar poisoned arrows, and launched a legend which spawned the quest to find the source of the poison. In 1799, explorer Baron von Humboldt witnessed a shaman preparing arrow poison from a vine. Von Humbldt brought some of the poison back to Europe, where it stupefied and asphyxiated animals subjected to it. Subsequent explorers attempted to find and identify the plant, but could not do so until 1938, when an American named Richard Gill found and successfully identified Chondodendron tomentosum , the source of curare. This led to the development of the valuable drug tubocurarine, which is used as an adjunct to general anaesthesia, and in cases of spastic paralysis and plastic muscular rigidity.
In cancer treatment, the drug Paclitaxel (Taxol) a derivative of the Pacific yew Taxus brevifolia, is used in chemotherapy.
The Madagascar periwinkle Catharanthus roseus, is the source of vinblastine and vincristine, alkaloids used respectively in the treatment of Hodgkin’s disease and pediatric leukemia.
Ergot, or Claviceps purpurea , is a toxic fungus which grows on rye kernels, and yields several valuable alkaloids including ergotamine, which is used to treat migraine. Interestingly enough, ergot also yields lysergic acid, a derivative of which is C20H25N3O, or LSD (lysergic acid diethylamide). First made by chemist Albert Hofmann in the laboratories of Sandoz Pharmaceuticals in Basel, Switzerland in 1938, LSD's effects were discovered accidentally by Hofmann in 1943. LSD subsequently became the cornerstone drug of the 1960's psychedelic revolution, and one of the most influential drugs in history.
Plants and their derivatives are currently the sources for thousands of drugs worldwide. But this does not mean that they are all safe or side-effect free. Isolated principles from plants such as morphine, reserpine, digitoxin, vincristine and vinblastine are toxic, due in part to their tremendous concentration.
Plant medicines remain indispensable to modern pharmacology and clincial practice. Much of the current drug discovery and development process is plant-based, and new medicines derived from plants are inevitable.

The Other Side Of Plant Medicines

On this web site, you will encounter a great deal of information about the non-pharmaceutical side of plant medicines. Today, you can acquire botanicals at pharmacies, natural product stores, and supermarkets. The proliferation of plant medicines is steadily on the increase. Today, plant medicines account for over $60 Billion in sales worldwide, according the the World Health Organization.
On this site, you can learn about kava, maca, tamanu, Rhodiola rosea, Tongkat Ali, and a plethora of safe, effective plant medicines. In this way, you will become better informed, and will learn to more fully appreciate the critically important role that plant medicines play in health and culture.

ROMATİZMA VE BİTKİSEL TEDAVİSİ


*Ihlamur, oğulotu, ayrık kökü, güveyfeneri, şahtere, ebegümeci, Banotu yaprağı, Biberiye esansı, Güveyfeneri meyvesi, Huşağacı yaprağı, Isırgan otu, Katırtırnağı çiçeği, Kavak tomurcuğu, Maydanoz tohumu, Mısır püskülü, Söğüt kabuğu, Karanfil, Lavanta, civanperçemi, Kayın ağacı yaprağı, Dulavratotu, peygamber çiçeği, Atkuyruğu, söğüt yaprağı bir tanesini seçip çay olarak 30-60 kürler yaparak içebilirsiniz.

* Isırgan otu Romatizma hastalıklarında çok faydalıdır. Vücuda ürik asit birikimi ile oluşan gutta, ısırgan böbreklerden ürik asit atılımını arttırarak yararlı olur. Taze ısırgan suyu günde 3 çorba kaşığı içilir. 4-6 hafta devam edilmelidir. Tazesi bulunmazsa kurusu kaynar suda çay olarak demlenir.

*Atkuyruğu çayı, bedenin mineral dengesini bozmadan, fazla sıvıların, asitlerin ve öteki zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlayabilen bir bitkidir. Günde 1-2 bardak bitki çayı, aç karnına, tatlandırılmadan içilmelidir. 7 günlük bir kürden sonra 2-3 gün ara verilip, yine 7 günlük bir küre başlamak doğru olur. Uygulanan 3 kürden sonra, 1-2 hafta ara verilmelidir.

* Biberiye, adaçayı, nane, papatya, ısırgan otu ve çam filizi tentürleri, tek tek veya karıştırılarak Ağrıyan yere friksiyon ve kompres kullanılabilir.

*1 çorba kaşığı lavanta çiçeği, ayrık otu, 4 adet yuvarlak kesilmiş limon, hepsi 1 litre suda kaynatılır. Sabah akşam 1 fincan içilir.

* Biberiye, Kekik, Papatya, Ihlamur ve Adaçayı bitkilerinin çayların dan biri günde 1-2 bardak içilebilir.

* Papatya şişenin boğazına kadar doldurulur. Üzerine saf zeytinyağı eklenir. Ağzı kapanır. Güneş gören bir yerde 15 gün bekletilir. Gerektiğinde ağrılı yerlere kullanılır.

* Bir miktar ince kıyılmış defne yaprağı bir kavanoz veya şişeye doldurulur. Üzerine saf zeytinyağı eklenir. Ağzı sıkıca kapanır. 15 gün güneş veya sıcak bir yerde bekletilir. Gerektiği zaman ağrılı yerlere masaj yapılır.

*1 bardak kaynar suya ince doğranmış 4 defne yaprağı konur. 1-2 dakika kaynatılır. 5-dakika demlenir sabah-akşam içilir.

* Defne meyveleri kurutun toz haline getirin. Kaynar suya atın demlendirin sabahları aç karnına 1 fincan için.

* Defne yağı haricen sürüldüğünde romatizma ağrılarını giderir.

* 1 çorba kaşığı yaban yasemini, 3 çorba kaşığı havanda dövülerek toz haline getirilmiş keten tohumu, çekilmiş kuyruk yağı karıştırılır. Gerektiği yerde ağrıyan yerlere sürülür.

*1 bardak kaynar suya 2 çay kaşığı civanperçemi koyun 1-2 dakika kaynatın 5-10 dakika demlendirin. Sabah-akşam yemekten 1 saat sonra veya aç karnına 1 fincan için.

*1 litre şarabın (kırmızı ve beyaz olması önemli değil) içine 10-15 tane taze maydanoz sapı ile ekleyin. Üzerine 2 yemek kaşığı üzüm sirkesi katın. Kısık ateşte 10 dakika kaynatın. İçine 300gr bal katın. 5 dakika daha kaynatın. Koyu renk bir şişeye karışımı doldurun. Ağzı hava almayacak şekilde bal mumu ile kaplayın. Bu şekilde saklanır. Gerektiğinde Sabah, akşam 1-2 yemek kaşığı içilir.

* Eşit oranda karanfil, zencefil, kimyon ve çadır çiçeğini havanda dövün. İçine yeterli miktarda süzme bal karıştırın. Sabah, akşam 1 tatlı kaşığı yiyin.

* Hardal tohumu dövülüp, bal ile karıştırılarak yenir. Ayrıca, ağrılı bölgeye sürülür.

* Yağlar eşit oranlarda karıştırılıp ağrılı bölgeye tatbik edilir. Pelesenk yağı: 100g. Kekik yağı: 70g. Alabalık yağı: 50g. Karanfil yağı: 25g.

*Isırgan otu çayı, bedendeki ödemin, zehirli maddelerin ve asitlerin sağlıklı biçimde dışarı atılmasına yardımcı olur. Ayrıca, bol miktarda demir ve C vitamini de içerir. Günde 2-3 bardak çay, aç karnına veya yemeklerden 2 saat sonra tatlandırılmadan içilir. 2 haftalık bir kürden sonra 1 hafta ara verilip, aynı küre yeniden başlanabilir.

* Nohut kaynatılıp lapa yapılır. Ağrıyan yere ılık olarak sarılır. 24 saatte bir tekrarlanır.

*Çam filizi tentürü 50 ml, Biberiye tentürü 30 ml, Adaçayı tentürü, 40 ml mentol 5 gr, kafur 8 gr. Hepsi bir şişede karıştırılır. Kafur eriyene kadar çalkalanır. Ağrıyan yere friksiyon ve kompres yapılır. Tedavi gören bölge, kuru-sıcak bir havlu ile örtülmelidir.

*Süzme bal romatizma ve ağrılarına karşı iyi bir ilaçtır. Keten beze bal sürülür. Ağrıyan yere sarılır. Üzerine yün veya koyun postekesi bağlanır. Keten bez değiştirilirken romatizmalı yer önce sıcak su ile yıkanır, hafifçe masaj yapılır. İşlem 4 saatte bir tekrarlanır. Romatizmalı yerin soğumamasına dikkat edilmeli, ağrı kesildikten sonra da tedaviye 1 hafta devam edilmelidir. *250 gr ince kıyılmış kereviz ve yaprakları 2 bardak kaynar suya atılır. Su yarıya inene kadar kaynatılır. Süzülür. 1 bardak sıcak suya 1 fincan koyularak günde 3 bardak içilir. (Kerevizleri üzerine1 adet limon ve 1 kaşık zeytinyağı konarak salata olarak yiyebilirsiniz.)

*1 ay boyunca çiğ kereviz yaprağı yenir.

*Zeytinyağı (1 litre) lavanta (çiçeği) 50 gram karışım sıcak veya güneşli bir yerde 10-15 gün boyunca dinlendirilir, iyice süzülür, sıvı kısım koyu renkli şişelerde saklanır. Gerektiğinde romatizmalı yere bu sıvı ile masaj yapılır ve sıcak tutulur.

*2 çorba kaşığı dövülmüş hardal, toz karabiber, dövülmüş anason, 10 çorba kaşığı dövülmüş kuru sarımsak karıştırılır. Üzerine 15 çorba kaşığı eritilmiş kuyruk yağı, 1 kahve fincanı su dökülür. Su buharlaşana kadar kaynatılıp kavanoza konur. Gerektiğinde ağrıyan yere sürülür. *1 domates, 1 avuç maydanoz, 3 tane kereviz yaprağı, yarım baş soğan, miksere konup karıştırılır. Ağır ağır içilir.

*Zeytinyağı (1 litre) leylak (taze çiçek) 150 gram karışım her gün bir kaç kez çalkalanarak, 30 gün boyunca oda sıcaklığında ve az ışık alacak şekilde dinlendirilir, iyice süzülür, sıvı kısım koyu renkli şişelerde saklanır. Gerektiğinde romatizmalı yere bu sıvı ile masaj yapılır ve sıcak tutulur. *Sıcak suda 5-dakika haşlanmış ılık lahana yaprağına zeytinyağı sürülür. Ağrıyan yere kapatılır. *2 su bardağı suya 3 çorba kaşığı toz karabiber ve 3 kahve fincanı zeytinyağı konur. Su buharlaşana kadar kaynatılır. Kalan kısmı ağrıyan yerlere masaj yaparak sürülür. Üzerine yün kapanır.

*Zeytinyağı (1 litre) süpürgeotu (calluna vulgaris l.) (iyi kıyılmış çiçekli) 250 gram karışım her gün bir kaç kez çalkalanarak, 10 gün boyunca oda sıcaklığında ve az ışık alacak şekilde dinlendirilir, iyice süzülür, sıvı kısım koyu renkli şişelerde saklanır. Romatizmalı yere bu sıvı ile masaj yapılır ve sıcak tutulur.

*4 çorba kaşığı Kafuru, 1 çay bardağı sirke ve zeytinyağı karıştırılır. 10-15 dakika kafuru erinceye kadar bekletilir. Yün bir bezin üzerine konur. Ağrıyan yere sarılır.

*Zeytinyağı (100 gram)sarımsak 10 gram kullanmadan hemen önce taze olarak hazırlanır. Romatizmalı yere bu sıvı ile masaj yapılır ve sıcak tutulur.

*Soğan ve sarımsak dövülür. Beze yayılır. Ağrıyan bölgeye sarılır.30-35 dakika tutulur.

* Eşit miktarda (50 şer gr) şimşir, kekik, dişbudak yaprağı, mısır karıştırılır, 5 bardak kaynar suya 50gr karıştırılan bitki konur. 5 dakika kaynatılır. 15 dakika bekletilir. Günde 3 kere 1 fincan içilir.

* 20 çilek, 20 ahududu, 3 kabukları soyulmuş badem, mikserde karıştırılır. Günde 1 bardak ağır ağır içilir.

KANSER iLACI - KANSERE ŞİFA (Yosun)


Denizden çıkan ilaç: Yosun


Japonların her gün vitamin gibi aldıkları yosundaki albümin maddesi, vücudun temel antioksidanı. Kansere yol açan 'serbest radikal'leri etkisiz hale getirip tümörü durduruyor.


Sayısız botanikler, kanser gelişiminin çeşitli dönemlerinde tedavi edici olarak işe yarıyor.


Halk arasında kullanılan, eski, bildik, bazen de 'kocakarı ilacı' denilen otların yanı sıra, hem Biyolojik Yanıt Düzenleyicileri'ni (BRM), hem de bugün yenilikçi kanser hekimlerince kullanılan, toksik olmayan, farmakolojik maddeleri inceleyeceğiz.


BRM'ler, hem bitkilerden hem de hayvanlardan elde edilen, insan bedeninde kesin ve belirgin biyolojik aktiviteleri olan maddeler. Bunların birçoğuna aynı zamanda 'fitokimyasallar' da deniliyor. Fitokimyasal da, 'bitkiler tarafından üretilen kimyasal' demek. Bazı BRM'ler, bağışıklık sistemini direkt uyarıyor, bazıları da, hormon, enzim ve diğer biyolojik bileşenlerin aktivitelerini değiştirebiliyor ki sonra da bunlar, kanserin ilerlemesini engelleyebiliyor.

Deniz yosunu


(Chlorella, deniz sebzeleri, yeşil konsantreler): Yosunlar, suda yığınlar halinde yetişen ve bol miktarda besin içeren organizmalar.


Chlorella: Tatlı suda yetişen tekhücreli yeşil yosun, Chlorella pyrenoidosa, Japonya'da, düzenli olarak alınma açısından, C vitamininden bile daha popüler. Japonya'da 5 milyon kişi, bu ilaç halindeki yosunu her gün kullanıyor. Chlorella yüzde 60 protein içeriyor, ayrıca bünyesinde tüm elzem amino asitleri, A vitamini ve klorofili de yüksek düzeyde barındırıyor.


Birçok araştırmacı, chlorella'nın çok geniş yelpazeli yararlarını, yüksek klorofil içeriğine (başka hiçbir bitkide gram başına bu kadar çok klorofil yok) bağlıyor. Zaten Japon bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar da böyle düşündürüyor. Ama yine Japonya'da yapılan yeni bir araştırma, chlorella'nın sırrının aslındaki içindeki albüminde saklı olduğuna ilişkin ipuçları veriyor. Sürekli olarak karaciğer tarafından salgılanan albümin, kanda en bol bulunan protein. Kanda, temel ve doğal antioksidan olarak görev yapıyor. Aksi halde hücrelere ve dokulara hasar verecek olan serbest radikallere karşı, bunları nötr hale getirme işinin yüzde 8o'ini albümin gerçekleştiriyor.


Albümin sağlık göstergesi ABD'de önemli bir chlorella üreticisi olan Nature's Balance'ın yöneticisi Tim Sara şöyle diyor: "Araştırmalar, kandaki albümin düzeyinin, genel sağlık durumun kesinlikle doğru bir göstergesi olduğunu işaret ediyor. Çeşitli kanser ve kardiyovasküler kalp hastalıkları da dahil, genetik olmayan her dejeneratif hastalığın başlangıcında ve ilerleme dönemlerinde yapılan testlerde, kandaki albümin düzeyinin düşük olduğu teyit edilmiştir." Bir çalışmada, yaşları 70-90 olan alzheimer hastası 50 kişinin, altı ay boyunca her gün 6 gram chlorella aldıklarında, yüzde 68'inin, en aşağı yüzde 30 iyileşme belirtisi gösterdiği belirlenmiş. Hem bilimsel belgeler, hem de güvenilir anekdot raporları, chlorella'nın, çeşitli kanserler, diyabet, kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi), artrit, AIDS, pankreatit, siroz, hepatit, peptik ülser, viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, anemi ve multipl skleroz'un (MS) semptomlarını azaltmakta etkili olduğunu gösteriyor. Sara, "Chlorella her şeyi tedavi eden şey değil" diyor ve ekliyor: "Ama albümin öyle." Chlorella, 20'den fazla vitamin ve mineral ve 19 amino asit içeriyor.


Ağız kanserine yosun Hindistan'daki araştırmacılar da, kısa bir süre önce, spirulina denilen bir tür mavi-yeşil yosunu, ağızlarında, tütün çiğnemeye bağlı, kanser öncesi lezyonları olan 44 kişiye vermişler. Bir yıl sonra, yosunu yiyenlerin 20'sinde lekeler yok olmuş, diğer 5'inde de çok belirgin iyileşme görülmüş.


(Chlorella için başvuru: Nature's Balance, Inc., 10705 North Main Street, Suite 307, Archdale, NC 27263. Telefon: 910 434 4102.)


Deniz sebzeleri: Deniz yosunu olarak da bilinen deniz sebzelerinin, güçlü antikanser aktiviteleri var. Sarkoma nakli yapılmış fareler, kombu denilen bir deniz yosunuyla beslendiklerinde, tümör gelişmesi yüzde 89-95 oranında engellenmiş. Genel olarak, tedavi gören gruplardaki farelerin çoğunda tümörler tamamen yok olmuş. Japonya'da belirli bazı kanserlerin görülme oranı bayağı düşük ve Japonya'da bir kadının toplam gıda alımının yüzde 5'ini deniz sebzeleri oluşturuyor. Bu durumda, deniz yosunlarının önemli bir faktör olduğu düşünülüyor. Gerçekten de, Japon kadınları Amerikalılara oranla, 3-9 kez daha az meme kanseri oluyor.


Yeşil konsantreler: 'Yeşil içecekler' veya 'süper-vitamin' olarak da bilinen yeşil konsantreler, chlorella, buğday ve arpa otu, spirulina, mavi-yeşil yosun ve diğer besinlerin kombinasyonu. ProGreens adında bir yeşil konsantre ürün, 33 besin maddesi içeren, kuru, yeşil bir toz. Suyla ve meyve suyuyla, günde bir-iki kez ve aç karnına alınan komple bir bitkisel multivitamin. Üründe bulunan dört yosundan biri chlorella, 'zehirlenmeyi çözen' olarak biliniyor, çünkü bedeni, kadmiyum, kurşun ve uranyum radyasyonu gibi ağır metallerden arındırabiliyor. Üründe ayrıca, doğal lifler (keten tohumu), biyoflavonoid hulasaları (boğa dikeni, yaban mersini), şifalı otlar (ginseng, echinacea, meyan kökü) ve diğer besin değeri yüksek gıdalar (lesitin, arı poleni, pancar suyu tozu) var. (Lesitin, hayvansal ve bitkisel dokulardaki yağ asidi.)


Kanser savaşçıları Aloe vera (Sarısabır) Aloe, kesik, yanık ve çeşitli cilt problemlerinin iyileşmesi ve semptomların azalması için, ayrıca da enfeksiyonlara ve kabızlığa karşı, çok uzun zamandır ilaç olarak kullanılan bir bitki.


Bazı aloe içeren çekirdekler, aloe emodin denilen bir kimyasal içeriyor. Bu kimyasalın, lösemiye karşı, önemli bir farmakolojik aktivitesi var. Rus bilim adamlarının araştırmaları da, aloe suyunun, kanser gelişiminin farklı dönemlerinde kullanıldığında, yeni tümör kütlesini küçülttüğünü ve metastaz sıklığını azalttığını gösteriyor.


(Caraloe klasik aloe vera suyu için, Carrington Laboratories, 2001 Walnut Hill Lane, Irving, Teksas 75038'e yazabilir, 800 444 2563 numaralı telefonu arayabilirsiniz.)


Amygdalin (Bademden gelen Laetrile B17 vitamini) Kayısı ve diğer meyvelerin çekirdeklerinde yüksek yoğunlukta bulunan bu madde, tahminen 3500 yıl önce bile, Çin hekimleri tarafından, tümör tedavisinde kullanılmış. Ünlü biyokimyacı Dr. Ernest Krebs, Jr., amygdalin'i, antikanser bir madde olarak tanımlayan ilk kişi...


Amygdalin'in güçlü bir kanserle savaşım potansiyeli olduğu görülmüş, özellikle de, ikincil kanserlerle ilgili. Örneğin akciğer metastazlarını yüzde 60 küçülttüğü belirlenmiş. Amygdalin'in hem meme, hem de kemik kanseri hastalarının yaşamlarını uzatabildiği meydana çıkmış. Amygdalin, birkaç nitriloside'den biri. Bunlar, çeşitli gıdalarda bulunan, doğal, siyanür içeren maddeler. Bu gıdalar arasında, prunasin ailesinin tüm çekirdekleri (kayısı, elma, kiraz, erik ve şeftali), esmer buğday, akdarı ve cassava kavunu da var. Astragalus (Topuk kemiği-aşık kemiği) Son yıllarda astragalus, birçok geleneksel doktorun da ilgisini çekti, çünkü geleneksel kanser tedavisinin toksik etkilerini azalttığı görülmüştü. Örneğin astragalus'un, karaciğeri, kemoterapinin zararlı toksik etkilerine karşı koruduğu ve ölümcül durumdaki karaciğer kanseri hastalarını tedavi etmekte etkili olabileceği düşünülüyor. Pekin Kanser Enstitüsü'nde yürütülen bir araştırmada, ilerlemiş karaciğer kanseri hastalarının, hem radyasyon hem de astragalusla tedavi edildiklerinde, sadece radyasyonla tedavi edilenlerle karşılaştırıldığında, çok daha uzun yaşadıkları gözlenmiş. Çin'de, hekimler sık sık, astragalus'u başka bir Çin şifalı otuyla, ligustrum'la kombine ederler. Kaliforniya eyaletindeki Loma Linda Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, astragalus ve ligustrum'un, birlikte alındıkları zaman, birbirlerininbağışıklık uyarıcı özelliklerini artırdıkları saptanmış.


Kedi pençesi (Cat's claw-Una de gato) Peru'nun yerli halkı, bu 'yağmur ormanları asması'nı, kanser, artrit ve başka hastalıklarda yıllarca kullanmış. Kedi pençesi anlamına gelen ismi ise bu asma üzerinde bulunan dikenlerin, bir kedinin pençelerini andırma özelliğinden geliyor. Son çalışmalar, asıl adı Uncaria tomentosa olan bitkinin, bağışıklık ve sindirimi güçlendiren özellikleri olan maddeler içerdiğini de gösteriyor. Echinacea Bu şifalı otun, iyi bilinen bağışıklık güçlendirici özellikleri var. Echinacea'nın, ameliyat edilemez, metastatik yemek borusu ve ko-lorektal (kalınbağırsak-rektum) kanserleri olan hastalardaki NK (doğal öldürücü) hücre aktivitesini yüzde 221 yükselttiği görülmüş. Yine, ameliyat edilemez, çok ilerlemiş karaciğer kanseri hastalarında, echinacea, timusu uyaran bir maddeyle (thymostimulin) birleştirildiğinde, NK aktivitelerinde yüzde 90 artış olduğu görülmüş. Echinacea'nın birincil rolü, ilerlemiş dönemdeki kanser hastalarında, yaygın ve bazen ölümcül bir komplikasyon olan enfeksiyona karşı korunma sağlamak.

BAL VE TARÇIN'DAKİ ŞİFA (Saç Dökülmesi,Kısırlık,Yaşlılık vs.)


Bal ve Tarçın karışımı birçok hastalığa iyi gelmektedir. Eski Yunan tıbbında olduğu kadar Ayurvedik tıpta da Bal, asırlarca hayati ilaç olarak kullanılmıştır. Bugünün bilim adamları birçok hastalıkların tedavisinde Balı çok etkili bir ilaç olarak kabul etmişlerdir. Bal her türlü hastalıkta herhangi bir yan etkiye sebep olmaksızın kullanılabilmektedir. Bugünün tıp ilmi, balın tatlı olmasına karşın doğru dozlarda alındığında şeker hastaları için tehlikeli olmadığını kabul etmektedir. Kanada da yayımlanan ünlü Weekly World News dergisinin 17 Ocak 1995 tarihli sayısında batılı araştırmacılar tarafından bal ve tarçınla tedavi edilen hastalıkların listesini yayınlamıştır.


ARTRİT

Bir kısım Balı 2 kısım ılık su içerisine koyup üzerine bir çay kaşığı toz Tarçın ilave ederek bir krem elde edilir. Bununla vücudun ağrıyan yerlerine masaj yapılır. 1-2 dakika içerisinde ağrının azaldığını göreceksiniz.Artritli hastalar,bir bardak sıcak su içerisinde 2 kaşık Bal ve bir çay kaşığı toz Tarçını eritip sabah ,akşam alabilirler. Eğer düzenli olarak alırlarsa Kronik Artriti olan hastalar bile tedavi olabilirler.Kopenhag Üniversitesinde yapılan bir araştırmada ;kahvaltıdan önce bir yemek kaşığı bal ve ½ çay kaşığı toz tarçını alan 200 hastadan 73 ü bir hafta içerisinde şifa bulmuşlar, geri kalan yürüyemeyen ve hareket edemiyen hastalar da bir ay içerisinde şifa bulmuşlardır.


BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

Hergün kullanılan bal ve tarçın bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve vücudu bakteri ve virus saldırılarına karşı korur.Araştırmacılara göre bal, birçok vitamin ve büyük miktarda demir içermektedir. Balın düzenli kullanılması, akyuvarlar içerisindeki, bakteriler ve viruslarla savaşan, korpuskülleri de kuvvetlendirir.


DİŞ AĞRISI

Bir kaşık toz tarçın ve 5 tatlı kaşığı bal karışımı ağrıyan dişe tatbil edilir. Ağrı kesilene kadar günde üç defa tatbik edilir.


HAZIMSIZLIK VE GRİP

Toz tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler. İspanya da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır.


İDRAR KESESİ ENFEKSİYONLARI

İki kaşık toz tarçın, bir tatlı kaşığı bal, ılık su içerisinde eritilip içilir. İdrar kesesindeki mikroorganizmalar üzerinde etkilidir.


KANSER

Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada, mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur. Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar.


KALP HASTALIKLARI

Bal ve tarçınla bir karışım yap ve bunu her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sür. Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur. Bu uygulama ile, daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır.Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir.


KISIRLIK

Eski Yunan ve Ayurvedikler Balı, yıllardır, erkeklerin spermalarını kuvvetlendirmek için kullanmışlardır.Eğer kudretsiz bir erkek düzenli olarak uyumadan önce 2 kaşık bal yerse problemleri çözülecektir.Çin,Japon ve uzakdoğu ülkelerinde ,gebe kalamıyan ve uterusunu kuvvetlendirmek isteyen kadınlar asırlardır toz Tarçın kullanmaktadırlarGebe kalamayan kadınlar bir tutam toz Tarçın ve yarım tatlı kaşığı balı gün boyunca bir bir sakız üzerine koyup çiğnediklerinde tükürükle karışarak yavaş yavaş emilerek etkili olmaktadır.


KOLESTEROL

İki kaşık bal, üç tatlı kaşığı toz tarçın,450 gr. demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde % 10 düşecektir. Artrit hastalarına tavsiye edilen kür de günde 3 defa kolesterol hastaları i,çin uygulanabilir.Adı geçen dergideki bilgilere göre günlük gıda ile alınan bal bile kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir.


MİDE AĞRILARI

Bal ve tarçın kürlerinin, mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır.


GAZ

Hindistan ve Japonyada yapılan araştırmalar Bal ve Tarçının midedeki gazı giderdiğini göstermiştir.


SAÇ DÖKÜLMESİ

Saçı dökülenlerle tepesi açılanlar sıcak zeytinyağı içerisine bir kaşık bal,bir tatlı kaşığı toz Tarçın ilacesiyle elde edilen krem banyodan önce başa sürülür ve taklaşık 15 dakika bekledikten sonra yıkanır.5 dakikalık bir uygulama dahi etkili olabilir.


SİVİLCELER VE DERİ

3 kısım bal, 1 kısım Tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür. Sabahleyin ılık su ile yıkanır.Eğer 2 hafta süreyle her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden çıkarır.Egzama,mantar ve diğer deri enfeksiyonlarında eşit miktardaki Bal ve Tarçın karışımı uygulanır.


SOĞUK ALGINLIĞI

Bir kaşık ılıtılmış Bal,1/4 tatlı kaşığı toz tarçın günde üç defa yenir.Bu uygulama birçok kronik öksürük,soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir.

YAŞLILIK

Bal ve tarçınla hazırlanan çay,düzenli alındığında yaşlılık harabiyetini önler.4 kaşık bal,1 kaşık toz Tarçın , 3 bardak su içerisinde kaynatılarak bir içecek hazırlanır. Günde 3-4 defa ¼ bardak miktarında içilir. Deriyi diri,taze ve yumşak tutar, yıpranmasını durdurur.


YORGUNLUK

Araştırmayı yapan Dr.Milton, bir bardak su içerisinde ½ kaşık bal ve biraz toz tarçının hergün kuşluk vakti ve vücut direncinin düşmeye başladığı takriben saat 15.00 te alındığında bir hafta içerisinde canlılığın arttığını tesbit etmiştir.


ZAYIFLAMA

Bir bardak su içerisine eşit miktarda bal ve tarçın konup kaynatılır. Hergün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir.Düzenli uygulanırsa kilo verilir.Ayrıca bu karışım düzenli olarak içildiğinde, yüksek kalorili diyet alınsa bile, vücutta yağın birikmesine engel olur.

BEBEK BESİNLERİ


Tüm bebekler ilk 4-6 ayda sadece anne sütü ile beslenmelidirler. Anne sütü ile bebeğin tüm besin gereksinimleri karşılanır. Bu dönemde su dâhil hiç bir ek besin verilmemelidir.
Her anne bebeğini emzirebilir. Yaşamın ilk 4–6 ayında hiç bir mama anne sütünün yerini tutamaz. Her türlü koşullar zorlanarak bebek yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. Ancak çok nadir koşullarda, sağlık personelinin önerisi ile bebeklere mama verilebilir. Bebeğin ayına göre uygun mamalar vardır. Mamalar çocuğun beslenmesi ve gelişimini sağlamak içindir, ama biberon kullanırken ve mama hazırlarken dikkatli olunmazsa bebeğe mikrop bulaşabilir. Bu durumda biberonun temizlenmesi iyice öğrenilmelidir. Anne sütü dışında hiç bir besinde, anne sütünde bulunan ve bebeği mikroplara karşı koruyan özel maddeler yoktur. Bu nedenle mama ile beslenen bebeklerde bazı hastalıklar daha sık görülür ve sık hastalanmaya bağlı olarak bu bebeklerde gelişme geriliği ortaya çıkabilir.

Emzirmeye nasıl başlanır?
Bebekler doğduktan hemen sonra emmeye başlayabilirler. İlk yarım saat içinde annelerine verilerek emzirilmelidirler. Anne sütü ile beslenmede annenin bilmesi gereken en önemli nokta, bebeğini memeye nasıl yerleştireceğidir. Bebek memeye iyi yerleşmiş ise etkin bir şekilde emebilir, annenin meme uçları da zedelenmez. Anne emzirirken değişik durumları deneyebilir. Ancak hangi durumda olursa olsun, bebeğin yüzü ve vücudu anneye dönük olmalı, burnu meme başı hizasında bulunmalı ve memeyi vermeden önce bebeğin ağzını iyice açması beklenmelidir. Emzirme sırasında annenin memesinde sürekli ağrı hissetmesi, bebeğin ağlaması, memeyi bırakması genellikle bebeğin yeterince meme dokusunu ağzına almadığını, memeye uygun yerleşmediğini gösterir. İlk günlerde, bebeğini yatarak emzirmek anne için daha rahat olabilir. Bu durumda, bebek yan yatmış olan anneye dönük yatırılır. Anne serbest kalan kolu ve eli ile bebeği memesine yaklaştırabilir. Annenin ve bebeğin arkasının birer yastıkla desteklenmesi bebeğin yerleşmesine yardımcı olur.
Bebekler ne zamanlar ve hangi sıklıkta emzirilmelidir?
İlk 2-3 haftada bebek her istediğinde sık aralarla ve gece gündüz emzirilmelidir. Böylece hem annenin süt yapımı artacak hem de bebek yeterince anne sütü alacaktır. Daha sonraları emzirme araları kendiliğinden düzene girer.
Beslenme sıklığı bebekten bebeğe değişir. Bebek ağzını açarak, aranarak, sonunda da ağlayarak açlığını belli eder. İlk aylarda, bebek uyandığında genellikle açtır ve emzirilmek ister. İlk haftalarda emzirme aralıkları bir saat, iki saat gibi çok kısa olabilir. Her emzirme sonrası, memede yapılan süt miktarı biraz daha artacağından, zamanla beslenme aralıkları uzayacaktır.
Bebekler, yeni doğan döneminde geceleri de emmek isterler. Gece öğünlerinin kesilme zamanı bebekten bebeğe çok farklılık gösterir. Genelde, ilk 1–2 aydan sonra gece emzirme sıklığı azalır. Bebek annenin hemen yakınında ise geceleri emzirmek kolaylaşır ve anne için yorucu olmaz. Gece beslemeleri sırasında bebeğin giysileri ıslak değilse, bebeğin altı değiştirilerek rahatsız edilmemelidir. Eğer bebek ses ve ışıkla rahatsız edilmeden emzirilirse, beslenme sonunda hem anne hem de bebek kolayca uykularına devam edebilirler.
Neden bebek hiçbir ek besin verilmeden yalnız anne sütü almalıdır?
Anne sütü, ilk aylarda bebeğin tüm besin gereksinimlerini karşılayacak bileşimdedir. Sindirimi kolaydır. Anne sütü ile beslenen bebeklerin başka bir ek besine veya suya gereksinimleri yoktur. Anne sütü bebek için gerekli tüm besinleri ve suyu yeterli miktarda içerir. Çok sıcak havalarda bile anne sütü bebeğin susuzluğunu giderir. Bebeğe su verilecek olursa, bebeğin midesi su ile dolacağından anne sütü almak istemeyecektir. Bunun sonucu olarak da bebek memeyi daha az emecek, yeterli beslenemeyecek ve memede süt yapımı da azalacaktır. Ayrıca bebeğe su ile birlikte bazı hastalık yapıcı mikroplar bulaşabilir.
Bebek yeterli anne sütü alıyor mu?
Her anne, sütünün bebeği için yeterli olduğundan emin olmak ister. Bebeği çok ağlıyorsa, az uyuyorsa, huzursuzsa, anne sütünün yeterli olmadığını düşünür ve kaygılanır. Oysa bu belirtiler, başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Böyle durumlarda anneler çoğu kez bu konuda bilgili bir kişiye danışmadan ek mamalar vermeye başlarlar. Böylece anne sütü ile beslenmeden uzaklaşılır. Her anne, doğru bir şekilde emziriyorsa, ilk haftalarda sık ve geceleri de emziriyorsa, aşırı yorulmuyorsa bebeği için yeterli süt üretebilir.
Anne sütü bazen geçici olarak azalabilir. Bu durumda anne doğru bir şekilde ve sık emzirirse süt üretimi hemen artar. Bebek günde 8–10 kez idrar yapıyorsa, ağırlığı haftada 150–200 g artıyorsa, 4.aya kadar yalnızca anne sütü yeterlidir. Bundan sonra kilo artışı devam ediyorsa, bebek 6.aya kadar yalnızca anne sütü ile beslenebilir. Ancak 6.aydan sonra mutlaka ek besin vermeye başlamak gerecektir. Anne sütü 9 aylıktan sonra çocuğun temel gıdası olmaktan çıkar ve 12–15 ay arasında, en geç de 2 yaşında kesilmelidir. Bebeğe ek gıdalar vermeye başlarken bir sağlık kurumuna danışılmalıdır.
Emziren bir anne ne yemeli, ne içmeli?
Emziren annelerin besin gereksinimleri gebe olmayan ya da emzirmeyen kadınlardan daha fazladır. Ancak, bunun bir kısmı gebelikten arta kalan kilolardan karşılanır. Bu nedenle, emziren annenin daha iyi besleneceğini ve sütünün artacağını düşünerek aşırı tatlı ve unlu gıda alması gerekli değildir. Yalnızca düzenli ve dengeli beslenmek yeterlidir. Düzenli ve dengeli beslenme için her besin grubundan bir yiyeceğin öğünlerde bulunmasına dikkat edilmelidir.
Bu besin grupları:
1. unlu gıdalar2. et ve benzeri gıdalar3. süt ve süt ürünleri4. sebze ve meyvelerdir
Emziren annenin kahve, çay ya da kola gibi içecekleri daha az tüketmesi gerekir. Emziren anneler sigara kullanmaktan kaçınmalıdır. Mutlaka içmek isterlerse, sigarayı emzirmeden önce ya da emzirirken değil, süt verdikten sonra içmeleri uygun olur. Alkol alımı da anne sütünün azalmasına neden olabilir. Emziren anne alkol kullanmaktan kaçınmalıdır.
Emziren anne zayıflamak için rejim yapabilir mi?
Emziren anneler emzirmeyen annelere göre çok daha kolay zayıflarlar. Dolayısıyla rejim yapmasalar da doğumdan sonra ilk altı ay boyunca genellikle ayda yarım ya da bir kilogram kaybederler. Ancak, emziren her anne de zayıflamayabilir, hatta bazı anneler zayıflamak yerine kilo alabilir.
Ne kadar şişman olursa olsun emziren bir kadının ayda iki kilogramdan fazla kaybetmesi doğru değildir. Uygun olan, annenin dengeli beslenmesini bozmadan, aşırı yorulmamaya da dikkat ederek daha fazla hareket etmesi ve jimnastik yapmasıdır
Kağan Kocatepe:Kadın Hast.ve Doğum Uzm.
http://www.leydiclub.com/konu206-Bebek.nasil.beslenmeli

VİTAMİN EKSİKLİĞİ


Vitamin dendiğinde birçok kişinin aklına ilk gelenin haplar olduğuna işaret eden Dr. Earl Mindell, vitaminlerin yaşam için gerekli olan maddeler olduğunu hatırlatıyor. Vücudumuzun normal fonksiyonlarını gösterebilmesi için gereken vitaminlerin gerek doğal gıdalardan gerekse tamamlayıcılardan elde edilmesi, Mindell'a göre yaşamı devam ettirebilmek için şart. Her vitaminin vücutta ayrı ayrı görevleri bulunduğunu belirten Mindell, vitaminlerin diğer besinlerin, hatta birbirlerinin yerini tutamadıklarını anlatıyor.



"Vitaminlerin Kutsal Kitabı" adlı son kitabında vitaminler hakkında pek çok yanlış inanç olduğunu ve bunları düzeltmek istediğini belirten Mindell, "Yemek yemeden sadece vitamin kullanarak sağlıklı olmayı beklemeyin" diye uyarıyor. Mindell, vitaminlerin önemini de şöyle özetliyor:"Protein, yağ ve karbonhidratlar gibi diğer besin öğelerini karşılaştırdığımızda vitamin alışımız çok azdır. Ancak bir vitamindeki yetersizlik bile tüm insan vücudunda tehlikeye neden olabilir.



Doğal Viagra' Arginine



Bir amino asit olan 'Arginine' hipofizin normal işlev göstermesi için gereklidir. Sertleşmeyi "cinsel ilişkiye girecek kadar uzun süre sürdürememe" sorunu yaşayan erkekler için bir tamamlayıcı olarak sıkça tavsiye edilir. Penise daha fazla kan akışı sağlayarak daha sert ereksiyonla sonuçlanmasını sağlar. Herkeste aynı etkiyi göstermez. Cinsel performansta azami etkinlik için cinsel ilişkiye girilmeden 45 dakika önce alınmalıdır. Ayrıca sperm sayısını artırır, hastalıkla savaşan T hücrelerinin (T lenfositleri) sayısını yükseltir, fiziksel ve zihinsel uyanıklığı destekler.



Sigara içenlere



A, C, E vitamini Mindell'ın önemle üzerinde durduğu noktalardan biri 'doğru zamanda doğru vitamin kullanımı'. Bunun için özel durumlarda doğru vitamin seçimi şart. Çeşitli hastalıklar, meslekler gibi sigara tiryakiliği de bunlardan biri.İçilen her sigara 25 - 100 miligram C vitaminini yok eder. Sigara içenler akciğer kanserinin yanı sıra kalp damar ve akciğer hastalıklarına daha çok eğilimlidir. Tiryakiler özellikle A,C, E vitaminleri ve selenyum gibi antioksidanları tercih etmeli.



Yediklerinizden en fazla vitamini almak için



Eğer içerdikleri B ve C vitaminlerinden faydalanmak istiyorsanız taze sebzeleri yıkayın fakat suda bırakmayın.Kolaycılığı bırakın ve salatalarınızı ne zaman yiyecekseniz o zaman yapın. Meyve ve sebzeler kesilip bırakıldığında vitaminlerini kaybeder.Taze meyveleri, sebzeleri doğrarken ya da keserken keskin bir bıçak kullanın. Sebze dokuları ezildiğinde A ve C vitaminleri eksilir.Eğer birkaç gün süresince taze meyve ve sebzelerinizi yemeyi planlamıyorsanız, dondurulmuş olanlardan almanız daha iyi olur. Dondurulmuş yeşil fasulyenin vitamin içeriği, buzdolabında bir hafta süresince saklayacağınız taze olanlardan daha fazladır.Dondurulmuş eti '0' derecede saklayın ya da satın almanın ardından kalite kaybı ve bakteriyel üremeyi önlemek için hemen ısıyı düşürün.Pişirmeden önce donmuş sebzeleri eritmeyin.Brokoli yaprakları çiçek tomurcukları ve saplarına oranla daha yüksek A vitamini içerir.Poşetlerinde haşlayabileceğiniz dondurulmuş gıdalar olağan çeşitlere oranla daha fazla vitamin sunarlar ve bütün dondurulmuş gıdalar konserve olanlardan daha çok tercih edilir.Paslanmaz çelik ve cam, pişirme esnasında besinleri korumak için en iyi kaplardır.En kısa pişirme zamanı ve en az miktarda su, besinlerin vitamin kaybını azaltır.Konserve sebzeleri durulayarak aşırı tuzu yok edin.Patatesleri kabuğuyla fırında pişirin ya da haşlayın.Çorba yapmak için sebzelerin pişirme suyunu ve et sularını, tatlı için de meyvelerin şuruplarını kullanın.Cam kaplardaki süt ışıktan uzakta tutulmadığı sürece riboflavin, A ve D vitamini kaybına uğrayabilir. Işığa maruz kalan ekmek de bu besinleri kaybeder.



Vitaminlerin alfabesi



2B12 (Cobalamin)


Kırmızı kan hücrelerini yeniden üreterek anemiyi önler.
Büyümeyi destekler ve çocuklarda iştah açar.
Sağlıklı bir sinir sistemi sağlar, asabiyeti yatıştırır.
Kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı olur.
Konsantrasyonu, belleği ve dengeyi geliştirir.
Sigara nedenli kansere karşı önlem almada yardımcıdır.
Doğal kaynakları: Karaciğer, biftek, yumurta, süt, peynir, balık.



B13 (Orotik Asit)


Karaciğer sorunlarını ve erken yaşlanmayı önler.
MS'in (Multipl skleroz) tedavisine yardımcı olur.
Doğal kaynakları: Köklü sebzeler.




B15 (Pangamik Asit, DMG)


Hücre yaşam süresini uzatır.
İçkiye isteği nötrleştirir.
Yorgunluğu telafi eder.
Kandaki kolesterol seviyelerini düşürür.
Anjin ve astım semptomlarını yok eder.
Karaciğeri siroza karşı korur.
İçki sersemliğini azaltır.
Bağışıklık tepkilerini canlandırır.
Doğal kaynakları: Bira mayası, esmer pirinç, tahıl, balkabağı çekirdeği.




Biotin


Saçların beyazlaşmasını önlemeye yardım eder.
Kellik için önleyici tedavide yardımcı olur.
Kas ağrılarını yatıştırır.
Egzama ve deri iltihaplanmasını azaltır.
Doğal kaynakları: Sığır karaciğeri, yumurta sarısı, soya unu, bira mayası, süt.




Kolin


Kolesterolün kontrolüne yardımcı olur.
İleri yaşlarda bellek kaybı sorununun yenilmesine yardımcı olur.
Karaciğere yardım ederek toksinleri atmanıza yardımcı olur.
Sakinleştirici etki yaratır.
Alzheimer'ın tedavisine yardımcı olur.
Doğal kaynakları: Yumurta sarısı, beyin, yürek, yeşil yapraklı sebzeler, maya, karaciğer.






Mesleklere göre vitaminler:



Satış elemanları: Sabah ve akşam 50 mili- gram B kompleks, sabah ve akşam 60 miligram gingko biloba, günlük 30 - 100 miligram koenzim - Q10, sabah ve akşam 500 miligram kalsiyum ve 250 miligram magnezyum almalısınız.



Aktörler: Sabah ve akşam 50 miligram B kompleks, günde 1 kez E vitaminiyle birlikte koenzim - Q10 kompleks, sabah ve akşam 500 miligram kalsiyum ve 250 miligram magnezyum.



Kuaför ve manikürcüler: Kimyasal maddelere maruz kalmanız, vücuda zarar veren serbest radikallere yol açar. Vücudunuzun bunları ortadan kaldıracak ek antioksidanlara (kanser savaşçısı) ihtiyacı da artar. Sabah ve akşam 50 miligram B kompleks, günde 1 - 2 kez 500 miligram ekstra C vitamini, sabah ve akşam 60 miligram gingko biloba kompleks, günde 1 - 2 kez koenzim - Q10 E vitamini kompleks almalısınız.



İnşaat işçileri: Çeşitli zararlı maddelere maruz kaldığınızdan, günde iki kez 50 miligram B kompleks, günlük 30 - 100 miligram koenzim - Q10 ve günlük 1000 mcg. octocosanol önerilir.



P vitamini


Varlığının anlaşılmasından bu yana 65 yıl geçmesine rağmen, etkileri günümüzde daha yeni yeni anlaşılmaya başlanan bir vitamindir. Biyoflavonoid olarak bilinen P vitamini, turunçgillere sarı ve turuncu rengini veren suda çözünen vitaminlerden biridir. C vitaminine oldukça benzer özellikler taşır ve genellikle C vitaminiyle aynı besinlerde bulunur. Ortak özellikleri, flavon denilen vücut için oldukça yararlı öğeleri içermeleridir. Daha çok meyvelerin posasında bulunur. Kılcal damar geçirgenliği üzerine olan etkisinden dolayı, geçirgenliğin İngilizce karşılığı olan "Permeability" kelimesinin ilk harfini alarak P vitamini olarak isimlendirilmiştir. Hücrelere atardamar ile getirilen oksijen ve besin dokularda kullanıldıktan sonra ortaya çıkan karbondioksit ve diğer atık maddeler toplardamarlarla uzaklaştırılır. P vitamininin etkileriGenellikle C vitamini ile ortak çalışırlar. Benzer etkiler gösterirler.


C vitamininin emilimini artırır ve onu okside olmaktan (kayba uğramaktan) korur. Dolayısıyla C vitamininin etkili olduğu tüm konulara dolaylı yoldan katkı sağlar ve C vitamininin kullanımını artırır.


Kollajen doku denen destek yapının sağlığı ve dayanıklılığı üzerine olumlu etkilidir.


Kılcal damarların geçirgenliği ve yapısının korunması üzerine son derece yararlıdır. Kılcal damarların yırtılmasını ve kanamasını önler. Ayrıca bunların dayanıklılığını sağlayarak enfeksiyonlara karşı koruyuculuk sağlar.


Damarların geçirgenliğini artırarak arterosklerozdan (damarlarda plakların oluşması nedeniyle tıkanması) korur.


Alerjik olaylarda etkili alerjen madde olan histamin maddesinin salınışını azaltır.


Menopozda D vitamini ile birlikte alınan P vitaminin östrojen hormonuna benzer etki gösterebildiği için sıcak basması şikâyetlerini önleyebileceği belirtilmektedir.


P vitamininin vücutta depolanmayıp fazlası atıldığı için, fazla tüketiminin herhangi bir zararlı etkisi bulunmamaktadır.Ne kadar P vitamini?Günlük alınması gereken miktarlar için günümüzde kesin bir rakam yok. Rutin, hesperidin, quersetin gibi türleri daha faydalı görülüyor. Her bir çeşidinden 50'şer mg veya hepsi bir arada olduğunda 125250 mg kadarı olumlu etkiler için yeterli görülmektedir.Doğal kaynakları: Turunçgil meyvelerinin beyaz derisi ve dilimleri, limon, portakal, greyfurt, domates, kayısı, kiraz, üzüm, kuşburnu, böğürtlen, yabanmersini, karabuğday, kuşüzümü, brokoli, marul, yeşilbiber, soğan, yeşil çay, kırmızı şarap, atkestanesi kabuğu, yerfıstığı.



Kaynak:Doğru vitaminle hayat kazanın - 2 / Ayşegül AYDOĞAN

Url:http://www.milliyet.com.tr/extra/venus/vitamin/vit001/vitamin38.html

TEHLİKELİ BİTKİLER!


GÜZEL AVRATOTU


Kireçli topraklarda yetişen 180 cm kadar boyunda birkaç sene yaşayan nahoş kokulu bir bitkidir. Meyveleri kiraz gibi yuvarlak ve siyah renktedir. Çiçekleri boru şeklinde, koyu kırmızımsı veya sarımtıraktır. Ağrı kesici ilaç yapımında kullanılır. Mide, bağırsak, astım, kalp, sinir, beyin hastalıkları tedavisi için yapılan ilaçların yapısında da bulunmaktadır. Fakat yapısında bir çeşit zehir olan ‘Atropin’ vardır. Sadece tıbbi maksatla kullanılır. Bir hekim tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır.



BALDIRAN


Nemli yerlerde 1-2 metre boyunda saplarının altı erguvani renkli bir bitkidir. Yaprakları büyük, çiçekleri yayvan ve küçüktür. Tıpta özellikle dişçilik alanında kullanılır. Ağrı kesici, spazm çözücü ve teskin edici özelliği varsa da çok zehirli bir bitki olup, 6 gramı bir insanı öldürmeye yeter. Ev ilaçlarında kesinlikle kullanılmaması gerekir.


ADASOĞANI


Birçok yerde yetişebilen, yaprakları uzun ve şerit şeklinde bir bitkidir. Çiçekleri yeşil, beyaz ve damarlıdır. 2 kilo kadar olan soğan kısmı yapraklarının altındadır. İdrar söktürür. Kalp hastalıklarında vücutta biriken suyu boşaltır. Birçok faydaları olmasına rağmen acı ve zehirlidir. 7.5 gram adasoğanı, bir insanı rahatça öldürebilir. Tazeyken kullanılmaz. Aksi halde zehirlenme ve kusmalara yol açar. Doktor tavsiyesiyle kullanılmalıdır.


ÇİFİTOTU


Çayırlarda ve hendek kenarlarında yetişen, zehirli bir bitkidir. Yaprakları geniş, çiçekleri küçük ve sarı renklidir. Çiçekleri dalların dışına taşmış demetler halindedir. Keskin bir kokusu vardır. Kalp çarpıntılarını giderir, mide ağrılarını dindirir. Zeytinyağı ile kavrulduktan sonra çıbanın üzerine konulursa, çıbanı olgunlaştırır. Kullanılırken tavsiye edilen doz sınırı aşıldığı takdirde ölüme varan sonuçlar getirir.


İTÜZÜMÜ


Ormanlarda yetişen bir bitkidir. Çiçekleri beyaz, meyveleri parlak beyazdır. Meyvesi, yaprakları ve çiçekleri kullanılır. Romatizmal ve mafsal ağrılarını keser. Aybaşı düzensizliğini ve rahim hastalıklarını giderir. Yaralara lapa halinde de kullanılır. Bir uzman tavsiyesi olmadan, ev ilaçlarında kullanılmaması gerekir. Fazla alındığı takdirde ölümlere neden olabilir.



NERGİZ


20-60 cm boyunda soğanlı bitkilerdir. İlkbaharda çok güzel kokulu çiçekleriyle baharın müjdecisi olarak bilinirler. Çiçekleri kuvvetli kokulu, sarı veya beyaz renkli, tek tek veya birkaçı birarada bulunurlar. Musil, ateş düşürücü, nezle, rahim ve mesane ağrılarında çay olarak kullanılır. Bitki, zehirli alkaloitler taşır. Kusturucu ve ishal etkilidir. Bu sebeple bir hekim tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır.


YABAN YASEMİNİ


Bitki rutubetli, nemli ve gölgelik yerlerde, dere kenarlarında ve çitlerde yetişir. Haziran-Eylül ayları arasında mor renkli çiçekler açan, meyveleri sarımsı kırmızı renklidir. Ağrı kesici, deri hastalıklarında kan temizleyici, uyutucu, idrar arttırıcı ve müshil etkilere sahiptir. Ayrıca spazmodik öksürükler, frengi, romatizma, gut, sedef, sıraca, kanser hastalıklarında da kullanılır. Bütün bu faydalarına rağmen bitki, gliko-alkaloitler taşır. Yüksek doz alımı bulantı, kusma, ishal, zehirlenme yapar.



ZEHİRLENME BELİRTİLERİ GÖRÜLDÜĞÜNDE...


Uzmanlar, şifalı bitkilerin kullanımı sonrasında zehirlenme belirtileri görüldüğünde, zehirlenme sebepleri araştırılmadan, ilk yardımın yapılmamasını tavsiye ediyor. Evvela sindirim sisteminden zehrin bertaraf edilmesi gerektiğini belirten uzmanlar şu tavsiyelerde bulunuyor:


“Hastada kendiliğinden kusma olmazsa, suni olarak kusturulur. Bundan sonra birkaç defa mide, yüzde 0,50,1 potasyum permanganat, yüzde 0,2 tanen veya tıbbi kömür mahlülü ile yıkanmalıdır. Hatta zehirlenmeden sonra birkaç saat dahi geçmiş olsa da, midenin yıkanması ihmal edilmemelidir. Sonradan kimyasal analiz yapılmak üzere kusmukların hepsi muhafaza edilmelidir. Umumiyetle bitkilerden zehirlenmelere karşı kullanılan en iyi vasıta tıbbi kömür (50 gr) ve oksimagnezyum (25 gr) karışımıdır. Oksimagnezyum bulunmadığında, daha fazla miktarda tıbbi kömür veya tanen yüzde 23, sulu mahlülü (200-300 gr su) bir defada verilir. Zehirlenmeye karşı kullanılan mahlül, alkaloidler ve glikozidleri çökertir, uçucu maddeleri yok eder. Zehirli asid ve esansları tesirsiz bırakır. Zehirlenmeye karşı kullanılan bu ilaçlar kısa bir müddet için etkilidirler. 20-30 dakika sonra mide yeniden yıkanmalı, bundan sonra müshil verilmelidir. Zehirlenen kimse yatırılmalı ve taze hava akımı temin edilmelidir. Vücudun sıcak tutulması için tedbir alınmalı, çay veya kahve verilmeli. İlk yardımdan sonra hemen bir doktor aranmalı ve muayene edilmesine çalışılmalıdır. Zehirli maddelerin cilde teması vakalarında ise dokunulan yer birkaç defa sabunla yıkanmalı, daha sonra yüzde 2 permanganat mahlülü ile silinmelidir. Bu gibi vakalarda doktorun yardımı temin edilmelidir.”

BESLENMEDE GEREKLİ 10 ÖNEMLİ BESİN KAYNAĞI


1) Tatlı patates (Sweet potatoes)- Patatesin bir türü- karatenoid (carotenoids), fiber, potasyum ve vitamin C kaynağıdır.


2) Tam tahıldan yapilan ekmekler. Tam tahıldan yapılmış ekmek, çok miktarda posa, vitamin ve mineral içeriyor.Bunlar beyaz undan yapılmış ekmekte bu kadar bulunmuyor.


3) Brokoli. Vitamin C, karotenoid (carotenoids) ve folik asit kaynağıdır.


4) Çilek. Vitamin C ve fibre için mükemmeldirler. Organik yetiştirilmiş çilek, zararlı tarım ilaçlarının kalıntılarını taşımadığı için tavsiye edilir. Organik çilek tüketin.


5) Kavun A ve C vitamin kaynağıdır. (özellikle Cantaloupe kavunu)


6) Ispanak ve karalahana vb. Kalsiyum, posa ve vitamin C kaynağıdırlar.


7) Turunçgiller (portakal, mandalina vb.) vitamin C fibre ve folik asit.


8) Tam Yulaf. Tam yulaf (Amerika'da satılan "oatmeal" dedikleri malzeme.) Yulaftan kurabiye yapabilirsiniz, yağsız yoğurda karıştırıp yiyebilirsiniz,süt ile pişirerek içine meyve ve fındık ceviz ekleyip çok besleyici bir kahvaltı haline getirebilirsiniz.


9) Yağsız süt veya %1′den az yağ içeren sütte olabilir. Kalsiyum, vitaminler ve protein kaynağıdır.


10) Baklagiller. Mercimek (yeşil ve kırmızı), bezelye, börülce, bakla, fasulye (kırmızı veya beyaz) hepsi protein, demir ve fibre kaynağıdır.

VİTAMİNLER


V İ T A M İ N L E R

A VİTAMİNİ Nerede Bulunur: Süt, tereyağı, beyaz peynir, ciğer,balık, yumurta,yeşil sebze, havuç.Neye Yarar: Gözlere, cilde, büyümeye ve gelişmeye yarar.Eksikse ne Olur: Kuru ve Pürüzlü Cilt,gece körlüğü ve körlük.

D VİTAMİNİ Nerede bulunur: Süt, tereyağı, peynir, yumurta sarısı, karaciğer, balık yağı, balık.Neye yarar: Kemiklerdeki kalsiyum ve fosforu sağlar. Eksikse ne olur: Raşitizm (kemiklerin eğriliği), kemik erimesi (osteoporoz) ve kemik kırılması.

E VİTAMİNİ Nerede Bulunur: Bitkisel yağlar,yeşil yapraklı sebzeler,buğday tohumu.Neye yarar: Hücrelerin korunmasına yarar. Antioksittir, vücut dokularını korur.Eksik ise ne olur: Pek çok hastalığa davet eder. Vücudun bağışlık sistemi çöker.

K VİTAMİNİ Nerede Bulunur: Yeşil yapraklı sebzelerde,özellikle ıspanak ve lahanada bulunur.Neye yarar: Kanın pıhtılaştırmaya yarar.Hemofili hastalarının bol bol ıspanak ve lahana yemesi gerekir.Eksik ise ne olur: Pıhtılaşma sorunları sıkça yaşanır.

C VİTAMİNİ Nerede bulunur: Yeşil sebze,narenciye (limon,portakal, greyfurt), çilek, domates, kivi, lahana, biber, kavun.Neye yarar: Hücrelerin korunmasında,demirin absorbe edilmesinde,grip ve nezleden korunmaya yarar.Eksikse ne olur: Mikroplu hastalıkların yaygınlaşması.

B-1 VİTAMİNİ Nerede bulunur: Bira mayasında,tahıl,et,un,patates.Neye yarar: Sinir dokusunun korunmasında.Eksik ise ne olur: Halsizlik, iştahsızlık.
B-2 VİTAMİNİ Nerede bulunur: Süt,yumurta,balık,et,tahıl,karaciğer.Neye yarar: Dokuları ve görme duyusunu korur.Eksik ise ne olur: Cilt yarası,ağlama hissi.
PP VİTAMİNİ Nerede bulunur: Çeşitli etler, balıklar,karaciğer ve baklagiller.Neye yarar: Metabolizmanın yenilenmesine yarar.Eksik ise ne olur: Cüzzam,depresyon, iştahsızlık, zayıflık.
B5 VİTAMİNİ Nerede bulunur: Yumurta sarısı,yeşil sebze, karaciğer, bira mayası ve kuru sebze.Neye yarar: Organların ve dokuların hücrelerini besler.Eksik ise ne olur: Bağırsak rahatsızlıkları, baş ağrısı.
B6 VİTAMİNİ Nerede bulunur: Tahıllar, yumurta,sebze, patates, balık ve et.Neye yarar: Hücreleri, deri yüzeyini, sinir dokularını korur.Eksik ise ne olur: Kusma, kraplar, anemi, sinir rahatsızlıkları.
B-12 VİTAMİNİ Nerede bulunur: Ciğer, balık, et ve süt.Neye yarar: Alyuvar oluşmasına.Eksik ise ne olur: Anemi, sinir hastalıkları.
H VİTAMİNİ Nerede bulunur: Ciğer, et, yumurta, süt, yerfıstığı ve çikolata.Neye yarar: Hücreler için gerekli.Eksik ise ne olur: Bulantı ve iştahsızlık.
FOLİKASİT Nerede bulunur: Ciğer, sebze ve patates.Neye yarar: Alyuvar oluşmasına.Eksik ise ne olur: Alyuvar azlığı (anemi), sinir rahatsızlıkları.

ŞİFALI BİTKİLER

ADAÇAYI: Mide ve bağırsak gazlarını giderir.Mide bulantısını keser.Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır.Bu uyarıcı bitki kan dolaşımını hızlandırır.Hücre yenilenmesini ve cildin elastikiyetinin artmasını sağlar. Bu bitkiyle sivilcelerinizden de kurtulabilirsiniz.
AHLAT: (yaban armudu) : Gülgillerden; kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaçtır.Yemişi iyice olgunlaştıktan sonra yenir.
Faydası : Meyveleri, ishal keser.Zehirli hayvan sokmalarında da filizleri dövülüp, konur.
AHUDUDU: Gülgillerden; böğürtlen gibi çalı halinde, dikenli bir bitkidir. Kümeler halindedir.Kendiliğinden yetişir.Meyvesi duta benzer.Sarımtırak kırmızı portakal renginde,sulu ve güzel kokuludur. Meyvesi toplanıp,kurutulur.Reçel, şurup ve likör yapılır.Meyve olarak da yenir.
Faydası : Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür,kabızlığı giderir,vücuda dinçlik verir, romatizma,mafsal kireçlenmesi,nikris,boğaz,bademcik ve göz iltihaplarında kullanılır.Kansızlık ve veremde çok iyi bir gıdadır. Ateş'i düşürür.Üre ve şeker hastalarına da faydalıdır. Mide ülseri olanların kullanmamaları gerekir.
ALOE VERA (Sarısabır): Eski yunanlılarında güzelleşmek için kullandıkları bir bitki.Yıpranmış ciltleri onarmak ve nemlendirmek için son derece yararlı. Akne sıcaktan kaynaklanan kaşıntılara karşı cildi koruyor.Yıpranmış saçları onarıyor ve nemlendiriyor.
ARMUT: Sulu ve tatlı bir meyvedir.Rengi sarı ile yeşil arasında değişir.İçinde A,B1,B2,B3,B6,ve C vitaminleri bulunur.Bu meyve yemeklerden önce yenmelidir.Armut kandaki üre asidi ve üre tuzlarını dışarı attığından,böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olur.
Faydası : Nezle'yi geçirir,hazmı kolaylaştırıp çarpıntıyı önler, sinirleri yatıştırarak beyni çalıştırır.Kabızlığı önleyerek idrar söktürür, böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder, tansiyonu düşürür,kanı temizler,hamilelerin kusmalarını önler. Mafsal kireçlenmesi,nikris ve romatizma tedavisinde faydalıdır.
AT KESTANESİ: Atkestanegiller familyasından;süs olarak yetiştirilen iri bir gölge ağacıdır.Nisan-Temmuz aylarında çiçek açar. Meyveleri kestaneye benzer.İçinde nişasta,saponin ve yağ vardır.
Faydası : Kabuklarından yapılan ilaçlar ateşi düşürür.Vücuda kuvvet verir.Tohumları ise romatizma ve mafsal ağrılarını giderir. Varis flebit ve basur memelerinin tedavisinde ve deri çatlaklarını gidermekte kullanılır.
AVOKADO: Çok kalorili olmasına rağmen içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur,çünkü en iyi antioksidant tır. Antioksidant lar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır.Bol miktarda E vitamini de içerir.Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar.Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir.Kadınlar açısından çok gereklidir.
AYVA: Vitamini bol bir meyvedir.Her bölgede yetişir,limon ve ekmek ayvası olarak iki çeşidi vardır.Altın sarısı renkli ve hoş kokulu bir meyve olan ayva A ve B Vitaminleri yönünden çok zengin olan bu meyvenin bileşiminde tanin ve kireçli tuzlar bulunur.
Faydası : İshal ve dizanteriyi keser,mide ve bağırsakları güçlendirir, kanı temizler,karaciğeri çalıştırır,safra akışını sağlayarak çarpıntıyı giderir.Kadınlardaki beyaz akıntıyı keser. Bronşit,müzmin öksürük ve verem tedavisinde kullanılır.Merhem olarak kullanılırsa el ayak ve meme ucu çatlaklarını,egzamaya,yüz ve boyun kırışıklığını giderir.Yapraklarından yapılan çay gerginliğe iyi gelir.Tohumları soğuk algınlığı ve boğaz ağrısında kullanılır.
BAL: Bal, kansızlar için kan deposudur. Bal ilik bir beze sürülüp boğaza sarılırsa boğaz ve gırtlak ağrıları kesilir.Sinirleri bozulanları ve uykusuzları sakinleştirir. Süt ile bol sulandırılıp içilirse şeritleri öldürür.Bir miktar sirke ile karıştırılıp ağız çalkalanırsa, ağızda koku kalmaz.
BAKLA: İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir.Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.
BİBERİYE:Eski zamanlarda gençliği geri getiren bitki olarak adlandırılan biberiye,sivilcelere iyi geliyor.Cildin esnekliğini ve sıklığını artırıyor. Bir litre suya, biberiye ve kekik yağından iki kaşık ekleyin.Bu karışımı cildinizi temizlemek ve yumuşatmak için kullanın.
BÖĞÜRTLEN: (tilkiüzümü) :Gülgillerden bahçe çitlerinde, ol kenarlarında kendiliğinden yetişen, dikenli bir çalıdır.Yemişi ahududuya benzer, fakat ondan küçüktür.Önceleri kırmızı iken sonraları kararır.Yaprakları;çiçekleri açmadan toplanıp,kurutulur.
Faydası : İdrar söktürür,ayaklardaki şişlikleri indirir.Yüksek tansiyonu düşürür. Gözlerdeki zafiyeti giderir.Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur.Ağız,dil,diş eti ve bademcik iltihaplarını giderir.Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir.Kökü kaynatılıp,suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür.
CEVİZ AĞACI: Uzun ömürlü; gövdesi kalın, kerestesi ve meyvesi değerli ulu bir ağaçtır. Yemişi nişastalı ve yağlıdır. Hekimlikte; yaprakları,meyvesinin üzerindeki yeşil kabukları ve yağı kullanılır. Bir çok çeşidi vardır.
Faydası : Yaprakları ve kabukları ile hazırlanan ilaçlar kanı temizler,kansızlığı giderir. İshal ve dizanteriyi keser.Verem ve şeker hastalığında hem besleyici, hem de tedavi edicidir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser.El ve ayak donuklarında, deri çatlaklarında faydalıdır. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır. Çok kuvvetli bir besin olduğundan fazla yememek gerekir.Cevizyağı,raşitizm ve sıracada faydalıdır. Kabızlığı giderir.Bağırsak solucanlarını düşürür.Derinin yanmasını önler.
ÇAKAL ERİĞİ: Bir çeşit eriktir.Ağacı bodurdur.Çiçekleri beyazdır ve yapraklarından önce çıkar.Meyvesi yuvarlak ve yeşil ve tadı buruktur. Çiçekleri; Mart ve Nisan aylarında toplanıp,kurutulur.
Faydası : İshali keser, mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Ateşli hastaların kalbini kuvvetlendirir.Terletir ve vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar.Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir.Anne sütünü artırır.
ÇAMAĞACI: Birçok çeşidi olan bir ağaçtır.Kozalakları ilk yıl kapalıdır.İkinci yıl açılıp,kurur ve ağacın dibine düşer. İlaç yapımında; tomurcuğu,palamutu,kozalağı, filizleri ve çırası kullanılır.
Faydası : Balgam söktürür. Müzmin öksürüğü keser. Kolay doğum yapmayı sağlar.
ÇAM FISTIĞI: Bronşit, verem,akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.
ÇAY: Binlerce yıllık bir bitki olan çayın yaprakları güzelleşmek içinde kullanılıyor.Yağlı bir cildiniz varsa, çaydan bir tonik olarak faydalanabilirsiniz.Gözleriniz şişse iki soğuk çay poşetini göz kapaklarınızın üstünde bekletin.Saçlarınızın eskisinden daha parlak görünmesini istiyorsanız, şampuandan sonra çayla durulayın.Farkı göreceksiniz.
ÇİLEK: Gülgillerden sapları sürüngen,çiçekleri beyaz bir bitkidir.Yemişi pembe renkli olup,kokuludur.
Faydası : Vücudu kuvvetlendirir.Hasta olmayı önler.İdrar söktürür ve karında biriken suyu boşaltır.Böbrek ve mesane hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olur. Mide ve bağırsak tembelliğini giderir.Sinirleri kuvvetlendirir.Yüksek tansiyonu ve kolesterolü düşürür. Bağırsak kurtlarını döker.Safra ifrazatını arttırır ve safra taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer kifayetsizliğini ve şişliğini giderir.Ateşi düşürür.Diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Cilde tazelik ve güzellik verir.Damar sertliği, mafsal iltihabı,romatizma,ve nıkriste de faydalıdır.Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanlar suyunu içmelidir.
ÇÖREKOTU: İştah açar.Vücuda kuvvet ve dinçlik verir.Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker.Koklanacak olursa baş ağrısını keser.
DOMATES: Patlıcangillerden bir çeşit bitkidir.Ürünü için yetiştirilir. atanı Meksika ve Peru'dur.Yabani türünün meyveleri yuvarlak ve kiraz kadar küçüktür. Domatesin içeriğinde lycopin denilen bir madde bulunur.B,C vitamileri bakımından zengindir. Gövde ve yapraklarında solanin denilen zehirli bir alkoloid bulunur.
Faydası : Bol idrar söktürür. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını ve kanın durulmasını sağlar, damar sertliğini giderir. Romatizma ve nikriste faydalıdır. Safra ve böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Üremiyi düşürür. Hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. Mide ve bağırsakların düzenli bir şekilde çalışmasını sağlar. Cilde tazelik ve pembelik verir.İsiliği ve mayasılı giderir. Nasırların sökülmesine yardımcı olur. Çıbanların olgunlaşmasını sağlar. Arı sokmasında ve yanıkların tedavisinde faydalanılır. Kansere karşı korur.Midesi zayıf olanlar,böbrek ve mesanelerinde iltihap olanlar,suyunu içmelidirler.
DUT: Beyaz dut yaprakları idrar söktürür.Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.
EBEGÜMECİ: Göğsü yumuşatır.Öksürük keser.Mide bulantısı ve kusmaları önler.Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir.Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir.Dişeti hastalıklarını tedavi eder.Bu bitkinin yaprakları tahriş olan cildi dış etkenlere karşı korur.Cildi nemlendirir ve yumuşatır.Ebegümeciyle kan dolaşımını hızlandırabilir, bağ dokusunun elastikiyetini artırabilirsiniz.Ayrıca göz altındaki kırışıklara ve şişliklere de iyi gelir.
ENGİNAR: Kandaki üre ve kolesterolü düşürür.İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar.Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler.Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur.Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin,hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar,ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti.Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu,bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikleri belirtildi.
EKŞİ ELMA: (yabani elma) : Gülgillerden;ormanlarda yetişen bir ağacın meyvesidir. Meyveleri küçük ve çok ekşidir. Çiçekleri, açık pembedir.
Faydası : Mide ve bağırsaklardaki gazı boşaltır. Buralardaki iltihapları giderir.
ELMA: Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar.İki elma yerseniz, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür.Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da yararlıdır.
FASULYE: Baklagillerden; barbunya, çalı, ayşekadın, horoz gibi birçok çeşitleri olan bir bitki ve bunun sebze olarak kullanılan yeşil ürünü ve kuru tohumlarıdır.
Faydası : Taze fasulye,bedeni ve zihni yorgunlukları giderir. Vücudun kuvvetlenmesini sağlar.Pankreas bezi'nin gereği gibi çalışmasına yardımcı olur.Şeker hastalığını önler ve kandaki şeker miktarını düşürür.İdrar tutukluğunu giderir.Albümini düşürür. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur.Karaciğer yetersizliğini tedavi eder.Kalbi ve böbrekleri kuvvetlendirir ve kalp çarpıntılarını giderir.Zehirlenmelerden sonra yenilecek olursa; çabuk iyileşmeyi sağlar.Fasulye pişirilirken, pişirme suyunu 2-3 kere değiştirmek gerekir.
FESLEĞEN: Sakinleştirici ve yatıştırıcı özelliği vardır.Enerji verir ve cildi rahatlatır. Fesleğenli saç losyonlarıyla saç derisine masaj yaparak, onların kökünü güçlendirebilirsiniz.Fesleğen yağıyla selüloitlerinizden de kurtulmanız mümkün.
FINDIK:
Palamutgillerden; kuzey yarımküresinin ılık yerlerinde ve yurdumuzun en çok Karadeniz Bölgesinde yetişen ufak bir ağaçtır.Meyvesi (Fındık), sert bir kabuk içindedir. İçeriğinde nişasta ve yağ vardır.
Faydası : Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir.Vücuda kuvvet verir.Nekahet devresinin çabuk geçmesini sağlar.Hamilelere de faydalıdır.Dövülmüş yenirse öksürüğü keser. Varise faydalıdır. Fındık yağı,böbrek ağrılarını giderir.Kum ve taşların düşürülmesinde yardımcı olur.Bağırsak solucanlarını düşürür. Sarada da faydalıdır. Mideleri hasta olanlar,damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenler,çok az yemelidirler.
GREYFURT: C vitamini bakımından çok zengindir.Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu özellik taşır.İştah açar.
HAVUÇ: Havuç Unbelliferae familyasından iki yıllık bir bitkidir. Bilimsel adı Daucuz carota olan sebze önemli miktarlarda B1 ve B2 vitaminlerini de içerir. Havuçta bol miktarda şeker de bulunur.
Faydası :Havuç suyunun mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiği bildirilmiştir.
HELVACI KABAĞI: (kestanekabağı) : Kabakgillerden tatlısı yapılan bir çeşit kabaktır.Yaprakları uzun ve büyüktür. Ev ilaçlarında çekirdekleri kullanılır.
Faydası : Bağırsak kurtlarının düşürülmesinde yardımcı olur.
IHLAMUR: Ihlamurgiller familyasından; kerestesi güzel, bir gölge ağacı ve bunun kurutularak çay gibi haşlanıp içilen güzel kokulu çiçeğidir.Temmuz ve ağustos aylarında toplanıp, kurutulur. Birçok çeşidi vardır.
Faydası :Sinirleri kuvvetlendirir,sinir bozukluğunu giderir. Uyku verir.Kan dolaşımının normal olmasını sağlar. Kansızlığı giderir.Kalp kifayetsizliğinde faydalıdır.Damar kireçlenmesini önler. Böbrekleri ve mesaneyi temizler, idrar söktürür, kum döker,taş oluşmasını önler,ter söktürür.Grip ve soğuk algınlığının şikayetlerini giderir.Göğsü ve bronşları yumuşatır. Mide ifrazatını artırır.Balla karıştırılıp içilirse,mide ülserine faydalıdır. Kabızlığı ve bağırsak spazmını giderir.Boyun ve yüze güzellik verir.Burkulma ve ezilmelerde ağrıyı keser. Saç dökülmesini önler.
ISIRGAN OTU: Isırgangillerden ilkbaharda yetişen,her tarafı sert tüylerle kaplı bir büyük ottur.Tüylerinin içeriğinde formik asit vardır.Sürüldüğü yeri kaşındırır ve yakar.Tohumları da kullanılır.
Faydası : Dıştan tatbik edildiği zaman,iç organlarda biriken kanı çeker. Romatizma ve mafsal ağrılarını dindirir.Burun kanamasını keser.Egzamanın şikayetlerini giderir.Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar.Böbrek kumlarını döker. Balgam söktürür.Haricen tatbik edildiği zaman,dalak hastalıklarına ve çıbanlara da faydalıdır.
ISPANAK: Kalp hastalıklarına,felce,yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere,hatta pişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze.Göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili.Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin % 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili.Bir porsiyon ıspanak,günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.
İNCİR: Bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı giderir. Bronşit,öksürükveboğazağrılarındafaydalıdır.Enerji verir.
KARA LAHANA: Turpgiller familyasından iri ve kalın yapraklı bir bitkidir. En çok yetiştirileni baş lahanadır.Yurdumuzun bütün bölgelerinde yetişir. Başlıca çeşitleri: Kemer lahanası, Batman lahanası, köse lahanası, Brüksel lahanası ve kara lahana. Lahana C vitamini bakımından zengindir. Yapısında kükürt bulunur. Çiğ olarak yemek veya sıkarak suyunu içmek daha faydalıdır.
Faydası : Kansızlığı giderir,idrar söktürür. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Mide ve bağırsak yaralarını yumuşatır. Kabızlığı giderir.Kandaki şeker miktarını düşürür.Vücudu hastalıklara ve kansere karşı korur.Göğüs ucu çatlaklarını giderir. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astımda faydalıdır. Romatizma, siyatik, lumbago ve Apsede yararlıdır. Ses kısıklığını giderir, iştah açar.BGuatr olanlar yememelidir.
KEKİK: Etlere,köftelere vb. hoş bir tad veren güzel kokulu ottur. Kekik çayı, soğuk algınlığına, boğaz ağrısına çok iyi gelir. kekikte bulunan «timol» tabii antibiyotiktir. Kekik çayı emzikli anneler için de çok faydalıdır.
Faydası :Bir avuç kekiği 3 bardak kaynar suya atıp,15 dak.demlendirin.Süzün ve için.
KESTANE: Kayıngiller familyasından; kışın yapraklarını döken, 25 - 30 metre boyunda bir ağaçtır.Yaprakları geniş ve meyveleri iridir.
Faydası : Kabuklarının suda kaynatılması ile hazırlanan ilaç; teş düşürür ve sinirleri yatıştırır.Meyvesi, kasları kuvvetlendirir.Kan dolaşımını düzenler.Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Varis ve basur memelerinin meydana gelmesini önler. Karaciğer yorgunluğu ve şişliğini geçirir. Kansızlığı giderir.Mideyi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenlerle,şeker hastaları yememelidir.
KIRMIZIBİBER: Bulaşıcı hastalıklara karşı etkili.Vücudun özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı olan direncini artırıyor. Portakaldan daha fazla miktarda C vitamini içeren bu sebze,aynı zamanda içerdiği beta karoten ile bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Kırmızı biber mide suyu ve tükürük oluşumunu artırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma,mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir,kolera ve azaltır ve kanser tedavisinde kullanılır. Terlemeyi artırır, gut hastalıkları başta olmak üzere bir çok hastalığa iyi gelir.Kanser riskini azaltır, öksürük ve boğaz ağrılarını gidermede (gargara olarak) kullanılır,sinir hastalıkları için doğal yatıştırıcıdır,vücuttaki aşırı yağ ve kolesterol birikiminin önlenmesini sağlar.Anti bakteriyel etkisi ile hastalıkların önlenmesinde de etkili olan kırmızı biber ülkemizde ağırlıklı olarak Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere Güney ve Güneydoğu illerinde fazlaca tüketilir.
KİRAZ: Gülgiller familyasından; anayurdu Asya olan, düz kabuklu bir çeşit ağaç veya ağaçcıktır. Genellikle yapraklanmadan önce çiçek açar. Meyvesi, etli ve tek çekirdeklidir. Ev ilaçlarında sapları, meyvesi, kabuğu ve çiçekleri kullanılır.
Faydası : Aspirin yerine kiraz. Kiraz yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor.20 kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da tanık olundu. Günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki yaratıyor.İdrar söktürür. Böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur. Kabızlığı giderir.Kanın temizlenmesine yardım eder. Nikris,romatizma,damar sertliği ve mafsal kireçlenmesinde faydalıdır. Karaciğer şişliğine iyi gelir.Safra akışını normale döndürür. Sivilceleri önler.Susuzluğu giderir.Kabukları ishali keser. Ateşi düşürür.Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü giderir.
KUŞBURNU: Vitamin deposu,Kuşburnu insanların bu zamana kadar tanıdıkları en güçlü vitamin deposu olarak gösteriliyor.
Faydası : İhtiva ettiği bol miktarda C vitamini dolayısıyla vücut direncini yükseltiyor.Romatizmalılar için en önemli gıdadır. Kanı inceltip toksinlerini çözer.Kan devir daimini hızlandırır. Pankreası ikaz ederek daha fazla insulin salgılanmasına sebep olarak, şeker hastalığında etkilidir. Kuşburnu kansere sebep olan toksik maddeleri vücutta temizlediği için bu hastalığa sebep olacak gelişmeleri engeller.
MAYDANOZ: Maydanozgiller familyasından;yaprakları güzel kokulu ve parçalı,kazık köklü, 30 - 100 cm boyunda,iki yıllık otsu bir bitkidir. Çiçekleri şemsiye halindedir.Tohumları ufak ve esmerdir.Meyvelerinin içeriğinde uçucu bir yağ ile apiin adlı bir glikozit vardır. Kökünde,biraz uçucu yağ,müsilaj ve apiin vardır. Yaprakları,kökü ve meyvesi kullanılır.
Faydası : İdrar söktürür.İştah açar.İltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Aybaşı sancılarını keser. Sürmenajda faydalıdır. Yüksek tansiyonu düşürür.Kalbin yorulmasını önler. Kansızlığı giderir.Kansere karşı korur.Karaciğer şişliğini giderir. Safra akışını kolaylaştırır.Vücuttaki zehirli maddelerin atılmasını kolaylaştırır.Vücutta biriken suyu boşaltır.Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Romatizmada faydalıdır. Mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini önler. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Anne sütünü azaltır ve böylelikle memelerin şişmesini önler. Cinsel istekleri artırır. Görme gücünü artırır. Böbrek iltihabı olanlar maydanoz yememelidir.
MISIR: Buğdaygiller familyasından;180 - 200 cm boyunda, dik ve yüksek gövdeli,geniş şerit yapraklı,bir yıllık bir bitkidir. Kökü kalın ve saçaklıdır.Yaprakları şerit gibi, uzun, paralel damarlı, sert ve sivri uçlu, sapsız, kenarları,dalgalıdır. İki çeşit çiçeği vardır. Erkek çiçekler gövdenin ucunda salkım başak şeklinde, dişi çiçekler ise yaprakların koltuğunda koçan halindedir. Dişi çiçeklerin stilusları uzundur ve kınlarının tepesinden dışarı doğru sarkarlar. Bunlar mısır püskülü denilen kısmı meydana getirirler.Meyvesi,koçanı üzerinde sıkışık şekilde dizilidir. Rengi açık veya koyu sarı; esmer veya kırmızımtırak renklidir. Mısır püskülünün içeriğinde glikoz,maltoz gibi şekerler, sabit yağ, steroller,reçine ve çok miktarda potasyum tuzları vardır. İdrar söktürücü,idrar yollarını temizleyici ve hararet verici olarak kullanılır.
Mısırözü yağı,mısır tanelerinden çıkarılır.İçeriğinde yağ asitleri, A vitamini,az miktarda steroller ve bol miktarda nişasta vardır. Mısırözü yağı damarsertliğini önler.
Faydası : Daha ziyade mısır püskülü ve mısırözü yağı kullanılır. Mısır iyi bir besindir.Ancak hazmı biraz güçtür.Guatr olanların yememesi tavsiye edilir.
MUZ: Folik asit,potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler.Adet sancılarını gidermeye birebirdir.
ÖKSEOTU: Kalbin atışlarını arttırır.Damar kireçlenmelerinde faydalıdır.Sara ve akciğer kanamalarında kullanılır.
PAPATYA: Her derde deva bir bitki.Tahriş olmuş, temizliğe ve ferahlamaya ihtiyacı olan ciltler için ideal. Kurutulmuş papatyalardan hazırlanmış bir losyonla gözlerinize yapacağınız kompres şişkinliğini alıyor.
PATATES: Patlıcangiller familyasından; yer altındaki yer altındaki yumruları yenen otsu bir bitkidir.Yeşil kısımlarında, renksiz filizlerinde ve yeşilimsi yumrularında Solanin denilen bir madde vardır.İçeriğinde bol miktarda nişasta, B ve C vitaminleri bulunur.
Faydası : Şeker hastalarına faydalıdır.Susuzluğu giderir.Mide ve Onikiparmak ülserinde yararlıdır.Karaciğer şişliğini giderir.Safra akışını kolaylaştırır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.Damar sertliğine faydalıdır. Sert bir şey yutulduğunda yabancı maddenin zarar vermeden çıkmasını sağlar.El ve ayak çatlaklarında faydalıdır.Kandaki şeker seviyesini düşürür,kanı temizler. Kansere karşı korur.
PATLICAN: Ülkemizde çok tüketilir.Anavatanı Hindistan'dır, Çekirdeksiz ve yumuşak olanı iyiidir. Zeytinyağlı yapılarak közlenip kabuklarının soyularak yenmesi daha faydalıdır.Patlıcan,A vitamini, fosfor ve kendine has bazı esanslara sahiptir.
Faydası : Pankreas,karaciğer ve böbrekleri Kuvvetlendirir. Bol idrar söktürür, kansızlığı giderir,vücuttaki fazla suyu dışarı boşaltır ve kilo verdirir. Patlıcan salatası şeker hastalarının şeker seviyesini ayarlamakta etkilidir. Böbrek yanması ve ağrısını keser.Kalp çarpıntısını giderir ve sinirleri yatıştırır.
PIRASA: İdrar söktürür.Mide rahatsızlığına iyi gelir.Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.
SALATALIK: Salatalığı zaten birçok kadın cilt bakımı için kullanıyor. Hassas ciltlerde meydana gelen kaşıntıyı,pullanmayı ve gerginliği ortadan kaldırıyor.Cilde yoğun bir şekilde nem vererek, günlük nem ihtiyacını karşılıyor. Salatalığın kendisi ya da suyu cildimizi bir tonik kadar temizler,kabızlığı önler, böbrek ve kalp hastalıklarında vücutta biriken suyun atılmasına yardımcıdır. Kalp hastalıkları ve enfeksiyonlara karşı etkili. Kükürt içeriyor ve bu madde vücudun enfeksiyonlara karşı dayanıklılığını artırdığı gibi, kolesterolü de düşürüyor.
SARMISAK: Zambakgiller familyasından; bütün kısımları keskin kokulu, 30-100 cm yüksekliğinde, otsu bir bitkidir.Toprak altında iri bir soğanı vardır. Çiçekleri beyazımsı pembedir. Yaprakları uzun, yassı, paralel damarlı ve sivri uçlu olup, gövdeyi sarmıştır. Soğanı özel kokulu uçucu bir yağ, şekerler, A, B, C, P vitaminleri içerir.Yağında alliin denilen bir madde vardır.
Faydası : Yüksek tansiyonu düşürür.İştah açar. Solunum ve hazım sistemindeki mikropları öldürür. Grip, tifo ve difteri gibi salgın hastalıklar sırasında faydalıdır. Hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.Kanı temizler. Kalp adalelerini kuvvetlendirir. Böbreklerin normal çalışmasını sağlar.Karında ve bacaklarda toplanan suyun boşalmasında yardımcı olur.Romatizma ve mafsal iltihaplarında faydalıdır. Damar sertliğini önler.Ateşi düşürür. Arpacık ve basur memelerinde faydalıdır. Zehirlenmelerde kullanılır.İdrar tutukluğunu giderir.Zehirli hayvan sokmasında da faydalıdır. Saçların uzamasına da yardımcı olur.
SOĞAN: Zambakgiller familyasından; yumrumsu ve yeşil yaprakları kullanılan keskin kokulu,acı bir otsu bitkidir. Bileşiminde uçucu ve sabit yağ,şekerler,fermentler ve amino asitler vardır.
Faydası : İdrar söktürür.Vücutta biriken zararlı maddeleri ve suyu atar.Romatizma, mafsal iltihabı, idrar tutukluğu, damar sertliğinde faydalıdır.Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur.Zayıflamayı sağlar.Böbrek ağrısını dindirir.Zihin yorgunluğunu dindirir.Baygınlığı geçirir.Prostat bezinin hastalanmasını önler. İktidarsızlıkta faydalıdır. Cinsel gücü artırır. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır.Öksürük söktürür, bronşları temizler,astım nöbeti,akciğer hastalıkları,grip ve soğuk algınlığında faydalıdır.Kandaki şeker seviyesini düşürür. Şeker hastalarında faydalıdır.Kolera ve veremde bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. İhtiyarlamayı geciktirir.Kalbi kuvvetlendirir.Koroner damarları genişletir. Cerahatlerin boşalmasına yardımcı olur.Dolama ve arpacıkta da faydalıdır.Kırmızı soğan nikotini çözüyor,insan bünyesinde, özellikle sigara içenlerde biriken nikotinin çözülmesinde etkilidir.Kırmızı soğan kanda yükselmiş olan lipit miktarını düşürür.Safrayı incelterek,karaciğerin rahat çalışmasını sağlar.
ŞALGAM: Şalgam Curiciferae familyasından Brassica cinsine ait bir bitkidir. Kökü ve yaprakları için ekilir. Bileşiminde kalsiyum ve demir gibi madensel maddeler ile A,C ve B grubu vitaminleri bulunur.Şalgam suyu yapımında maya olarak genellikle ekşi hamur kullanılır.Şalgam suyu kırmızı renkli, bulanık, ekşi lezzetli ve fermantasyon ürünü bir içecektir.
Şalgam Suyunun Faydaları:
Vitamin ve mineral miktarları yüksek olan bu hammaddelerden yapılan şalgam suyunun insan sağlığı için şüphesiz pek çok faydaları vardır. – İştahı açar,– Laktik asit içerir, sindirimi kolaylaştırır.– B grubu vitaminleri içerir, sinirleri yatıştırır.– Mide ve karaciğere faydalıdır, – Kalsiyum, potasyum ve demir içerir,kemik ve dişleri kuvvetlendirir.– Afrodizyak özelliği vardır.– 100 gramında 20 kalori olan şalgam,A–B–C vitamini içerir. Kalp, damar ve göz sağlığı için faydalıdır.– Vücuttaki toksinleri atmak, kolesterolden uzaklaşmak, stresten kurtulmak için bolca yenip, suyu içilir.– İdrar söktürücü, romatizma, nikris ağrılarına, mafsal şişliklerine, böbrek kumu ve taşının düşmesine, apse, dolama, kan çıbanı, donma, ergenlik sivilceleri, egzama, göğsü yumuşatıcı, akciğer ve bronşları temizler, boğaz iltihabına, pekliğe, şeker hastalarına verilir.– Toksinleri atmaya yarayan, sütasidi ,f osfor, kalsiyum, potasyum, stresi önleyip sinirleri yatıştır.
Şeker ve vitamin yönünden çok zengin olan şalgam arsenik, kalsiyum ve madeni tuzlar içerir.Kansızlık için ideal bir ilaç olup, yaprakları da kökü gibi kalsiyum demir,bakır ve iyot içerir.
– Vücutta şişliklerin üstüne konduğu gibi, el ve ayağı donanlara haşlanıp lapası sürülür.
– Haşlanan suyu ile saçlar yıkandığında beyazlaşmayı önler.
– Kökünün haşlanıp içilmesi sindirim güçlüğünü giderir. Nikris hastalığına iyi gelir.
– Akciğer ve bronşları temizleyen şalgam, pekliği giderdiği gibi bazı cilt hastalıklarında da merhem gibi kullanılır.– Yaşlıların ayak üşümelerini gidermek için; kalın, etlice soyulmuş, 2 şalgam kabuğu, 1 çay bardağı ısırgan otu ile 1 litre suda haşlanıp haftada 2 gün ayaklar bu suyla yıkanır.
TERE: Yapısındaki madeni tuzlar ve vitaminler sayesinde, kani mikroplardan temizler,bedenimizin hastalıklara karşı direncini artırır,idrarı söktürür,böbrekteki taşları eritir,ya da bunların düşmesini kolaylaştırır.İştah açar,dokulardaki madeni tuzların eksiğini tamamlar,kan yapar.Kandaki seker oranını düşürdüğü için özellikle seker hastaları için bol bol tere yemelidir.Güç vericidir, dermansızlık ve halsizliğe karşı bire bir ilaçtır. Ayrıca, havanda dövüp cildin ya da yaranın üstüne sarıldığında, cilt hastalıklarını, bağ dokusu yangınlarını ve kızıl yara denen şirpençeyi iyileştirir.
TURP: Gerçek bir şifâ kaynağıdır.Teneffüs yolları için yararlıdır. Bilhassa siyah turp böbreklere çok faydalıdır. Turpun, tümörlerin ve kistlerin çözülmesinde etkili olduğu ileri sürülüyor. Kırmızı Adana turpu da yanlış beslenme ve hareketsizlikten dolayı vücutta meydana gelen kireçlenmeyi önlüyor.
Faydası :Bir kilo siyah turp rendeden geçirilir,biraz tuz atıp suyu tülbentle sıkılıp çıkarılır.Aç karnına yarim fincan içilirse, böbrek taşlarını eritir.Bir hafta süreyle devam edilirse, çok faydası görülür.
ÜZÜM: Üzüm asmasının glikozca zengin olan meyvesidir.
Faydası : Bedeni ve zihni gücü artırır. Kan yapar. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır. Kabızlığı giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Kanı temizler. Şişmanlıkta faydalıdır. Hamilelerin mide bulantısını önler. Cilt güzelliğini sağlar. Nekahat devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur.Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.Besleyicidir.
YERELMASI: Şeker hastaları için faydalıdır. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir.
ZEYTİN: Zeytinyağı,safrayı artırır.Karaciğeri çalıştırır.Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır.Yaprak ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür.Kandaki şeker miktarını düşürür.Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.
KESTANE: Kayıngiller familyasından;kışın yapraklarını döken ,25 - 30 metre boyunda bir ağaçtır.Yaprakları geniş ve meyveleri iridir.
Faydası : Kabuklarının suda kaynatılması ile hazırlanan ilaç; teş düşürür ve sinirleri yatıştırır.Meyvesi,kasları kuvvetlendirir. Kan dolaşımını düzenler.Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Varis ve basur memelerinin meydana gelmesini önler.Karaciğer yorgunluğu ve şişliğini geçirir. Kansızlığı giderir.Mideyi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenlerle, şeker hastaları yememelidir.
BÖĞÜRTLEN: (tilkiüzümü) :Gülgillerden bahçe çitlerinde, ol kenarlarında kendiliğinden yetişen,dikenli bir çalıdır. Yemişi ahududuya benzer,fakat ondan küçüktür.Önceleri kırmızı iken sonraları kararır.Yaprakları;çiçekleri açmadan toplanıp,kurutulur.
Faydası : İdrar söktürür,ayaklardaki şişlikleri indirir.Yüksek tansiyonu düşürür.Gözlerdeki zafiyeti giderir. Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur. Ağız,dil,diş eti ve bademcik iltihaplarını giderir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser.Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir.Kökü kaynatılıp, suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür.
AHUDUDU: Gülgillerden; böğürtlen gibi çalı halinde, dikenli bir bitkidir.Kümeler halindedir.Kendiliğinden yetişir. Meyvesi duta benzer. Sarımtırak kırmızı portakal renginde, sulu ve güzel kokuludur. Meyvesi toplanıp, kurutulur. Reçel, şurup ve likör yapılır. Meyve olarak da yenir.
Faydası : Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür, kabızlığı giderir, vücuda dinçlik verir, romatizma, mafsal kireçlenmesi, nikris, boğaz, bademcik ve göz iltihaplarında kullanılır. Kansızlık ve veremde çok iyi bir gıdadır.Ateş'i düşürür. Üre ve şeker hastalarına da faydalıdır.Mide ülseri olanların kullanmamaları gerekir.
ÇİLEK: (kocayemiş) :Gülgillerden sapları sürüngen,çiçekleri beyaz bir bitkidir.Yemişi pembe renkli olup,kokuludur.
Faydası : Vücudu kuvvetlendirir.Hasta olmayı önler. İdrar söktürür ve karında biriken suyu boşaltır.Böbrek ve mesane hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olur.Mide ve bağırsak tembelliğini giderir.Sinirleri kuvvetlendirir.Yüksek tansiyonu düşürür. Bağırsak kurtlarını döker.Safra ifrazatını arttırır ve safra taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer kifayetsizliğini ve şişliğini giderir.Ateşi düşürür. Dişdibi taşlarını eritir.Cilde tazelik ve güzellik verir.Damar sertliği,mafsal iltihabı,romatizma,ve nikriste de faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir.Midesi zayıf olanlar suyunu içmelidir.
ÇAKAL ERİĞİ: Bir çeşit eriktir.Ağacı bodurdur.Çiçekleri beyazdır ve yapraklarından önce çıkar.Meyvesi yuvarlak ve yeşil ve tadı buruktur.Çiçekleri; Mart ve Nisan aylarında toplanıp, kurutulur.
Faydası : İshali keser,mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.Ateşli hastaların kalbini kuvvetlendirir.Terletir ve vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar.Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Anne sütünü artırır.
FINDIK: Palamutgillerden; kuzey yarımküresinin ılık yerlerinde ve yurdumuzun en çok Karadeniz Bölgesinde yetişen ufak bir ağaçtır.Meyvesi (Fındık),sert bir kabuk içindedir. İçeriğinde nişasta ve yağ vardır.
Faydası : Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir.Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar. Hamilelere de faydalıdır. Dövülmüş yenirse öksürüğü keser.Varise faydalıdır. Fındıkyağı, böbrek ağrılarını giderir. Kum ve taşların düşürülmesinde yardımcı olur. Bağırsak solucanlarını düşürür. Sarada da faydalıdır. Mideleri hasta olanlar,damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenler, çok az yemelidirler.
HAVUÇ: Havuç Unbelliferae familyasından iki yıllık bir bitkidir. Bilimsel adı Daucuz carota olan sebze önemli miktarlarda B1 ve B2 vitaminlerini de içerir.Havuçta bol miktarda şeker de bulunur. Havuç suyunun mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiği bildirilmiştir.